Kul hakkı yemenin hükmü nedir? Kul hakkı nasıl ödenir?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Eylül tarafından 14 Ocak 2014 başlatılmıştır.

  1. Eylül

    Eylül Moderatör

    İslam dininde kul hakkı yemenin hükmü nedir?

    Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem, üzerinde kul hakkı bulunan kimselerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını nasihat etmiştir. Bunun yapılmaması durumunda haksızlık yapan kimsenin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, şayet verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zalime yükleneceğini belirtîr (Buhari, Mezalim, 10).

    Gene Hz- Muhammed Aleyhi salatu vesselam, imkânı olduğu halde vakti gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkına zarar verdiğini şöyle ifâde eder: “Ödeme gücü olan zengin kulun, ödemeyi ertelemesi zulümdür” (Buhari, Havale, 1).

    Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet yada Cehenneme gidişinde hayati ölçüde belirleyici bir görev oynamaktadır. Allah Azze ve Celle’nin huzuruna kul hakkıyla çıkmanın, çok ağır bir sorumluluğu vardır. Zira böyle bir günahın Cenab-ı Allah tarafından afolunması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah Azze ve Celle kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedîr. Zira ilahi adalet, bunu gerektirîr. Veda hutbesinde Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem“Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, rabbinize kavuşuncaya dek birbirinize haramdır (dokunulmazdır)” (Buhari, Hacc, 132) buyurmaktadır.

    Buna göre, gasp, hırsızlık ya da izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para ya da mal, sahipleri biliniyorsa kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyorsa yoksullara veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidîr. İlaveten, yapılan bu kusurlardan dolayı da Cenab-ı Allah’tan af ve mağfiret dilenmelidîr. Mal yada dârp gibi şeyler ile ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi hak ihlallerinde en doğrusu, hak sahibine durumu izah edip helalleşmek olmakla birlikte, her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından ya da kullar bundan çekindiklerinden, kendi adına tevbe edip,hâk sahibi adına istiğfar etmek, duaetmek yada hayır hasenat yaparak sevabını o kişiye bağışlamak, bu tür hak ihlallerine keffaret olur (Maverdi, el-Havi, I, 107; İbn Teymiyye, el-Fetava’l-Kübra, I, 113).
     
    emel karaca bunu beğendi.