Salat-ı Havf (Korku Namazı) nedir? Allah Teala şöyle buyuruyor; “Sen onların (askerin) arasında olup (cephede) namaza durduğun zaman, askerini iki kısma ayır). Bir kısmı seninle namazda, diğeri düşman karşısında dursun. Hepsi de silâhlarını yanlarına alsınlar. Seninle namazda olup bir rek’at kılanlar düşman karşısına gitsinler. Düşman karşısında namaz kılmamış olanlar gelip ikinci rekâtı seninle kılsınlar” ( Nisa’ sûresi; âyet: 102.) Yine şöyle buyurmaktadır : “Fakat korkarsanız, o hâlde (namazı) yürüyerek, yahûd süvari olarak kılın”(Bakara süresi: âyet: 239). Korku namazının meşrûiyyeti Kıyâmet’e kadar bakidir. Sâir zamanlardaki namazın rükün, sünnet ve şartlarıyla rekât sayıları korku namazında da aynen geçerlidir. Ancak diğer namazlarda afvedilmeyen bâzı husûslar bu namazda afvedilmiştir. Usfan’da kılınan korku namazında i’tidalin uzatılması, Zátu’r-Rika’da kılınan korku namazında ikinci grubun aşırı muhalefeti, Batn-u Nahi’de kılınan korku namazında farz namaz kılanın nafile namaz kılana iktida etmesi ve namazda namaz dişi birçok davranışlarda bulunulması gibi. Korku namazında Kıble’ye yönelme şartı da yoktur. Kişi ister misafir ve ister mukim olsun ihtiyaç anında Kıble’ye yönelmeyebilir, Bu namaz, Peygamber (S.A.V.)’den onaltı şekilde várid olmuş olup İmam Şâfii bunlardan dört tanesini ihtiyâr etmiştir: Birincisi : Usfan namazıdır. Bu namazda düşman Kıble yönündedir. Bizimle onun arasında da, onları görmemize mâni’ olacak bir engel yoktur. Sayımız, onların sayısında ise; bizden bir grup düşmanla savaşırken diğeri namaz kılar. Bu durumda imam cemaatı iki saff halinde dizer ve hep beraber namaza durulur. İmam sücûda gittiğinde bir saff onunla birlikte sücuda gider ve diğer saff itidalda nöbet bekler. İmamla birlikte sücûda gitmiş olan saff kalktığında, ikinci saff sücûda gider. Bunlar ya imam ayakta iken veya rükûa giderken ona ulaşacaklar ki bu durumda mesbük gibi namazlarını kılarlar. İkinci rek’atın sücuduna, birinci rek’atta nöbet tutan bu saff imamla birlikte sücûda gider ve birinci rek’atta onunla secdeye gitmiş olanlar nöbet beklerler. Teşehhüdü ise, hep birlikte yapar ve selâm verirler. İkincist: Zatu’r-Rika’ namazıdır. Bu, düşmanın Kıble tarafında olmaması veya bu tarafta olması durumudur. Ancak burada düşmanı görmeye bir engel vardır. Bu durumda gruplardan biri düşmana karşı dururken diğeri imamla bir rek’at namaz kılar ve imam ikinci rek’ata kalktığında ona iktida etmiş olanlar, İmamdan ayrılmaya niyyet getirip kendi kendilerine namazlarını tamamlarlar. Namazlarını tamamladıktan sonra cephede düşmana karşı durur ve bu defa orada duranlar gelip imama iktida ederler. Onunla birlikte ikinci rek’atı kılarlar İmam ikinci rekatın teşehhüde oturduğunda, onlar, imamdan ayrılmaya niyet getirmeden ikinci rek’atlarını kılar ve teşehhüdde imama ulaşırlar, teşehhüdlerini yapıp imamla birlikte selâm verirler. Şayet kılınan namaz üç rek’atlık bir namaz ise, birinci grupla iki rek’atı, ikinci grupla da son rekâtı kılar. Bu, birinci grupla birinci rek’atı ve ikinci grupla ikinci ve üçüncü rekâtı kılmaktan evlâdır. Şayet kılınan namaz dört rekâtlık ise, her grupla iki rekât kılar. Ama askerler dört gruba ayrılmış ise her grupla bir rek’at kıldığı takdirde namaz sahih olur. Üçüncüsü : Batni Nahl namazıdır. Bu, düşmanın Kıble yönünde olmaması durumudur. Bu durumda askerler iki gruba ayrılır ve imam her biriyle ayrı ayrı namaz kılar. İmam için kılınan ikinci namaz, onun hakkında namazı iade etmedir. Dördüncüsü: Korkunun çok şiddetli olduğu durumda namaz kılma durumudur. Burada Müslümanlarla kafirler arasında şiddetli bir muharebe vardır. Ya düşmanla göğüs göğüse çarpışmakta veya düşman kuvvetleri Müslümanlardan çok fazladır. Burada Müslümanlar şiddetli bir korku içerisindedir. Düşman her an için saldırabilir. Bu takdirde Müslümanlar yaya olarak da, süvari olarak da, Kible’ye yönelmiş olarak da, başka tarafa yönelmiş olarak da, imamla cemaat halinde de ve münferid olarak da namazlarını kılarlar. Şayet rükua ve sücüda gitme imkanları yoksa işaretle rüküa ve sücüdlarını yaparlar. Sücüd için rüküa nazaran biraz daha eğilirler. Namaz esnasında ard arda düşmana vurmak gerekiyorsa, kendilerini savunmak için vurur ve namazlarını da iade etmezler. Çünkü bu, nadir olmayan bir mazerettir. Eğer gerekiyorsa müteneccis bir silahı taşımalarında da bir beis yoktur. Ancak müteneccis silahla kılınan namazın kazası gerekir. Çünkü bu, nâdir vuku bulan bir mâzerettir. Bu namazda bağırıp çağırmak ve konuşmak bir mâzeret değildir. Bunlarla namaz bozulur. Çünkü böyle davranmak bir zarûret değildir. Aksine, susmak, daha heybet vericidir. Ancak her mubâh savaşta böyle davranmakta bir mahzúr yoktur.