Kız Kulesi Efsanesi, Tarihçesi Kız Kulesi, Boğaz’ın hemen girişinde, Salacak kıyısına yakın bir kayalık üzerinde yer alır. Batılı kaynaklarda “Leander Kulesi” olarak bahsedilen bu kule şüphesiz ki İstanbul’un, özellikle de iki kıtayı ayıran suyolunun en önemli sembollerinden biridir. Geçmişi MÖ 400’lü yıllara kadar uzandığı düşünülen Kız Kulesi’nin temeli kabul edilen kayalık, Bizans devrinde daha belirgin bir yapı haline gelmiştir. Fetihten sonra ise buraya askeri kullanım için küçük bir kale inşa ettirilmiştir. “Küçük Kıyamet” olarak bilinen 1510 yılındaki depremde büyük hasar gören kale tamir ettirilir ve 17. yüzyıldan sonra eklenen bir fener sayesinde uzun yıllar gemilere yol gösteren, hatta olumsuz hava şartlarında tekneler için liman vazifesi gören bir kale olarak kullanılmaya devam eder. Kulenin bugünkü halini aldığı son büyük tamirat, II. Mahmud döneminde gerçekleştirilmiştir. Kız Kulesi Efsanesi ve Tarihçesi İstanbul’a dair merak ve ilgiyi tek başına canlı tutabilecek kadar çok mitolojik efsaneye ve rivayete konu olan Kız Kulesi hakkında Evliya Çelebi Seyahatname’sinde şöyle bir hadiseden bahseder: “Battal Gazi Şam gazasına memur olunca Kanator denilen Kral, Kadıköyü’ne sağlam bir kale bina ettirmiştir ki, hâlâ bu hakirin bağı içinde burçlarının temelleri görülür. Sonra Üsküdar’ın kara tarafına, tâ Çamlıca dağlarına kadar bir hendek açtırır. Toprağını içyüzüne kapatıp kapı yerleri falan bırakır. Battal Gazi’nin korkusundan deniz yüzünde büyük bir kale yaptırıp Üsküdar Tekfuru’nun kızını ve diğer kıymetli ve lüzumlu insanı içine koydurur. O kuleye de ‘Pirgos Tiskuris’ dediler ki, ‘Kız Kulesi’ demektir. Bu sırada Battal Gazi de Şam fethini bitirerek Üsküdar’ın böyle tahkim edildiğini işitince yanına, 700 serden geçti gazi alıp gelir ve birdenbire Üsküdar’ı basar. Oradan kayıkla Kız Kulesi’ne geçip kralın kızını, hazinesini ve diğer lüzumlu şeylerini alıp Üsküdar’a gelir.” Böyle uzun bir geçmişe ve renkli hikâyelere sahip olan Kız Kulesi, Cumhuriyet dönemi sonrasında sadece fener olarak işlev görmüş, 2000 yılından itibaren ise ziyarete açılıp kafe-restoran olarak hizmet vermeye başlamıştır. Boğaz’ın ortasında, Boğaziçi’nin iki yakasını da gece gündüz izleme imkânı veren Kız Kulesi, İstanbul’u doyasıya seyretmek isteyenlere göz kırpıyor.