Kıyas sözlükte; eşitli, takdir, bir şeyi diğer bir şey ile ölçmek anlamına gelir. Buna [mukayese] de denir. Terim anlamı, muhtelif suretlerde tarif edilmişlerdir. Bu tariflerin ikisini takdim ediyoruz: Kıyas: Bir şer'i meselenin hükmünü temel alarak o meseleye misil ve benzer diğer bir sorun hakkında hüküm ortaya koymaktır. Kıyas; şer'i hükmü belli olmayan bir hâdiseyi; şer'î hükmü sabit başka bir hâdiseye benzetmekle hüküm vermektir. Şöyleki; 2 hâdiseden birinin sebebi gibi bir sebep, diğerinde de bulunursa, onun hükmü gibi bir hüküm bu ikinci hâdise için de verilebilir. Fıkıh kitaplarımız, kıyas ile tespit edilen hükümler ile doludur. Şunu da tabir edelim ki, kıyas yapmak zannedildiği gibi kolay bir iş değildir. Şöyle ki, bir hükmün türlü illetlerinin bulunması halinde bunların hangisinin fetvada esas tutulacağına karar vermek yalnız konusunda uzman din bilginlerinin işidir. Fahr-i Kainat Efendimiz, Muhammed Mustafa (s.a.v.) ashabın fakih ve alimlerinden Muaz İbn-i Cebel Hz'lerini Yemen'e kadı olarak gönderdiğinde kendisini imtihana tabi tutarak şu soruları sordular: -Ya Muaz ne ile hükmedeceksin? -Kur'an ile hükmederim Yâ Resûlallah. -Ya Onda bulamaz isen ne ile hükmedeceksin?" -Sünnet-i seniyye ile hükmederim. -Onda da bulamazsan.? -Artık o vakit kendi görüşüm ile karar veririm ya Resûlallah, dedi. Fahr-i Kainat Efendimiz (a.s.v.) Hz. Muaz'ın bu cevaplarından çok hoşnut oldular ve "Yüce Allah’a hamd ederim ki, Resulünün elçisini, Resulünün razı olacağı şeye muvaffak buyurmuştur." dediler. Sahabe-i kiram ve selef-i salibin bir çok sorunda kıyas ile amel ettiler. Diğer sahabe ve müçtehitler de bunu gördükleri halde reddetmediler. Böylece kıyas hakkında bir icma gerçekleşmiş oldu. Şu halde kıyasın hüccet olması icma ile de belli oldu. Lâkin [asıl mes'ele] ile [kıyas edilecek mesele]'yi birbirinden ayırmak, aralarındaki münasebet ve benzerlikleri tespit etmek kolay bir iş değildir. Bunu tayin için bir çok kayıt ve şartlara ihtiyaç vardır. Bu şartlar, usul-ü fıkıh kitaplarında sayfalar dolusu bahsedilmiştir.