Kitap Okuma Sevgisi ile İlgili Yazı

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Adile tarafından 24 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Atatürk'ün Kitap Okuma Sevgisi

    Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluğunda başlayan kitap tutkusu, savaş zamanı cephede dahi sürmüştür.
    Sırtından üniformayı çıkarıp, sivil hayata geçince okumaya ayırdığı vakit daha da arttırmıştır.
    Mustafa Kemal Atatürk’ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada, Mustafa Kemal Atatürk’ile Vasıf Çınar arasında geçen bir konuşmayı anlatırken; O’ndaki okuma alışkanlığının çocuk yaşlarda oluştuğunu belirler.

    Mustafa Kemal Atatürk’ün elinden boş zamanlarında tarihle ilgili kitapların düşmediğini hatırlarım. Bir gün gene Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü vatan meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Mustafa Kemal’e şöyle dediğini duydum;

    Paşam! Tarihle uğraşıp başını yorma, 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın? Mustafa Kemal, Vasıf Çınar’ın bu çok kalpten yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: -Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Şayet böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.’

    “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’te okumak, araştırmak bir tutkuya dönüşmüştür. Mustafa Kemal, geniş bir kültüre ve pek çok eserden oluşan bir kütüphaneye sahiptir. Zengin kütüphanesi sayesinde kitap okumak, araştırma yapmak, düşünce üretmek, araştırdığı, düşündüğü konuları tartışmaya açmak, O’nun gündelik hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hâkim Cengiz Otacı Atatürk’ün en çok tarihe ilgi duyduğunu şu şekilde belirtmiştir:

    ‘Manastır idadisinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey sayesinde tarih en çok ilgilendiği saha olmuştu. Mustafa Kemal’in ileriki senelerde kitaplığının çoğunluğunun tarih kitaplarından oluşması, onun tarihe ve ulusal bilince verdiği önemi göstermektedir.

    Askeri İdadi senelerinde Mustaf Kemal en çok Abdülhak Hamit, Namık Kemal, Ahmet Mithat ve tarihçi Murat Bey’in yazılarıyla ilgileniyor, bu kitaplardaki milli bilinç ve ruh, O’nu cezbediyordu. Fethi Bey, Mustaf Kemal’le arkadaşlığı yıllarında Fransız düşünürlerinin kitaplarıyla tanışmasında mühim bir rol oynadı. Voltaire, Montesguieu, Rousseau gibi düşünürleri hem okuyorlar hem de tartışıyorlardı.’

    Harp Okulu yıllarında Mustafa Kemal Atatürk, vatan meseleleriyle daha fazla ilgilenmeye başlamıştır. Devamlı okuyup, yurtiçinde basılması yasak olduğu için çoğu defa İran’da basılıp gelen, eşitlik, hürriyet gibi kavramların işlendiği eserleri temin etmekte ve gizli gizli okumaktadır. Hikmet Bayur’un anlattığına göre Mustafa Kemal Atatürk, bu kitapları yatakhanede, kötü ışık şartlarında okuyor, uzun düşüncelere dalmaktadır. Harp akademisinde, çocukluk yıllarında başlayan birikimlerini ve siyasal gözlemlerini arkadaşlarına da anlatabilmek için el yazısı bir gazete çıkarmaya karar vermiş ve gazetenin yönetim kurulunda görev alarak, gazetenin çoğu yazılarını tek başına yazmıştır.

    Mustaf Kemal’in okuma ve öğrenme aşkı sadece öğrencilik yıllarına özgü değildir şüphesiz. Okumaya cephede de devam etmiştir. Çanakkale savaşının en şiddetli zamanında kendisini ziyarete gelen gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk’ün odasını tasvir ederken, Balzak’ın, Maupassant’ın, Boule de Suif’in ve Lavedan’ın eserlerinin masasının üstünde durduğundan bahsetmektedir. Yine Çanakkale savaşı zamanlarında Mustafa Kemal Atatürk’ün, yazdığı bir mektupla arkadaşı Ömer Lütfi Bey’in eşinden bazı kitaplar istediğini görülmüştür. 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadolu’da bulunduğu yıllarda da devamlı okumayla meşgul olan Atatürk, burada geçirdiği yıllarda tuttuğu anı defterinde, okuduğu kitapların adını vermekte, günlerinin askerlikten boş kalan kesimini okumakla değerlendirdiğini anlatmaktadır.

    Mustafa Kemal Atatürk’ün harp meydanlarında dahi okumaktan vazgeçmediğine şahit olanlardan biri de Fevzi Çakmak’tır. Çakmak, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz arasında kalan zamanda Paşa’nın İslam Tarihi okuduğunu anlatmaktadır.

    Kitap okumayı tutku seviyesinde seven Mustafa Kemal, Cumhuriyet sonrası zamana kadar yerleşik bir hayatı olmadığı için çok istemesine rağmen kütüphane kuramamış, yanında okumak istediği, sevdiği, faydalı bulduğu kitapları taşımakla yetinmiştir. Yalnız Ankara ve İstanbul’da sürekli olarak kalmasıyla kütüphane kurabilmiştir.

    Mustaf Kemal Atatürk, Ankara’ya yerleşmesinin ardından Keçiören’deki köşkünde kütüphanesini kurmuş, fakat zamanla bu evin ihtiyaçlarını karşılayamaması karşısında yeni bir köşk yapılmıştır. Atatürk köşkü yapacak olan mimardan iki özel istekte bulunmuştur. Bunlardan biri geniş ve ferah bir yemek odası diğeri de yine geniş bir kütüphane yapması.

    Aslında Mustafa Kemal’in yeni bir köşke ihtiyaç duymasının temel nedenlerinden biri, Afet İnan’ın dediğine göre geniş bir kütüphaneye olan ihtiyaçtı. Eski köşkün kütüphanesi Paşa’nın hem çalıştığı hem de gündüz misafirlerini kabul ettiği bir yerdi. 1930’dan sonra yeni alınan kitaplar kütüphaneye sığmaz olmuştu. Paşa bu kütüphanede saatlerce çalışır, okur, okuduğu kitapların altını kırmızı ve mor renkli kalemlerle çizer, kenarlarını işaretler, notlar alırdı. Mustafa Kemal Atatürk, yeni yapılacak köşkte geniş bir kütüphane olmasını, bu kütüphanede haritalarını rahatça yayabileceği ve kitaplarını koyabileceği geniş bir masa istemişti.

    Türkiye’de görev yapan Amerikan büyükelçisi General Charles H. Sherril, Mustafa Kemal’in kendisini kütüphanesinde kabul etmesinin ardından hissettiklerini şöyle anlatmaktadır:

    "Bugün Mustafa Kemal Atatürk kendisini ilk günkünden daha rahat hissediyordur, çünkü kütüphanesindeydi. Yaradılışı itibarıyla okumayı ve araştırmayı seven insanlar kendi kitaplıklarında, kitapları arasında bütün güçleri ve büyüklükleriyle görünürler. Şimdi ne masanın üstünde yayılı duran haritalardan ne de odayı tüm duvarlarıyla dolduran kitaplardan bahsetmeyeceğim..."

    Mustafa Kemal, Dolmabahçe Sarayı’na taşınırken yanında kitaplarını da götürmektedir. Kitaplar cephane sandıklarına konulmuştur. Bu manzara karşısında duygulanan A. Dilaçar, sonradan kitapların cephane sandıklarıyla taşınmasını, ‘kazanılan askeri savaşın kültürel savaşa döndüğü’ şeklinde ifade edecektir.

    Cengiz Otacı’nın araştırmasına göre, Mustafa Kemal Atatürk, kültür savaşını kazanacak malumatla donanmak için her zamankinden daha fazla okumaya adadı kendini. Değişik sahalardan kitapları topluyor, okuyor, yurtiçinde bulunmayan kitapları yurtdışından getirtiyor, vâkıf olmadığı dilde yazılmış olanları kısa zamanda tercüme ettiriyordu.