Kırk Yaşındasın Sözleri Dursun Ali Erzincanli

Konusu 'İslami dini sözler' forumundadır ve Beyza tarafından 2 Kasım 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Kırk Yaşındasın Sözleri

    Rahmetini umarak
    Günahkar bir dille;
    ALLAH azze ve celle

    Ya rasulallah,
    Alemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
    Kalbimizden seyrediyoruz seni.

    İşte
    Bir yaşındasın,
    Beni sa'd yurdundasın
    Sana süt anne olmadı kadınlar
    Bu yüzden dargın bulutlar
    Bir damla yağmur indirmiyor
    Kıtlık hüküm sürüyor beni sa'd yurdunda
    Minicik bir bulut var gökyüzünde
    Sana aşık...
    Ayrılmıyor başucundan
    Ve insanlar yağmur duasında..
    Hz.halime kucağına alıyor seni
    Yeryüzünde bir gölgelik..
    Seni güneşten korumak için
    Oysa minicik bulut gökyüzünde
    Sana meftun, sana kilitli..
    Ve dua eden rahibin kucağındasın
    Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
    Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da
    Ama sen unutmuyorsun
    Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
    O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
    Büyüyor, büyüyor..
    Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
    Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
    Çoğusu bilmiyor seni...

    Altı yaşındasın
    Medine-i münevvere yolundasın
    Yanında aziz annen ve ümmü eymen
    Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
    Sonra yolda, ebva'da öksüzlük karşılıyor seni
    Mekke'ye annesiz giriyorsun
    Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
    Ebu talip bir başka seviyor.

    YA RESULALLAH
    Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
    Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
    Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva'ya
    Kaç gece anne diye hıçkırdın
    Efendim!
    Senin yerine de anne dedik annemize
    Senin yerine de baba dedik

    Yirmi beş yaşındasın
    Ve bambaşkasın
    Kimse sana denk değil
    Şefkat yayıyor kokun
    Güven veriyor sesin
    Sen muhammed-ül emin' sin

    Otuz üç yaşındasın
    Dalga dalga rahmet var

    Otuz beş yaşındasın
    Hadi gel bekletme yar
    İniltiler çalıyor kapısını göklerin
    Hadi gel bekletme yar
    Sinesi çatlayacak rasul bekleyenlerin...
    Hadi gel ey yar!
    Nurdağına davet var

    İşte
    Kırk yaşındasın
    Hira nur dağındasın
    Cibril iniyor göklerden
    Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
    Sen kainatın yüreğinden hasretle kopan ah! sın
    Karanlık gecelerimize sabahsın
    Sen nebiyullahsın
    Sen habibullahsın
    Sen rasulullahsın

    Niye incittilerki seni sultanım
    Niye işkence yaptılarki sana
    Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
    Himayesiz kaldın diye mi
    Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne
    amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin diyişin
    Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
    Başına pislikler saçılıyor
    Başlar feda o mübarek başına
    Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
    Biri koşuyor mekke sokaklarından sana doğru
    Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı Ala
    bu koşan kimdir diye bir soru dolaşıyor boşlukta
    Bu koşan kim?
    Ve cevap veriyor biri:
    Muhammed' in kızı fatımatüz-zehra
    Velilerin anası..
    Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
    Sana yeryüzünde en çok benzeyen
    Gülmesi sen, ağlaması sen
    ağlama kızım diyişin geliyor aklımıza
    Niye çıkardılar ki yurdundan seni
    Himayesiz kaldın diye mi
    Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
    Seni yetim bulup barındıranı
    Seni alemlere rahmet kılanı
    Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
    Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
    seni bizim elimizden kim kurtaracak diyorlardı
    Sen,
    Sen ALLAH! diyordun
    ALLAH azze ve celle
    Semayı haşyet kaplıyordu
    Sen ALLAH! diyordun
    Arş-ı Ala titriyordu
    Bedir' de ALLAH! diyordun
    Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
    Yüz yirmi beş bin sahabi :
    Anam babam sana feda olsun diyordu

    YA RESULALLAH
    Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun
    Neccar oğulları'nın küçük kızları seni görünce
    Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
    beni seviyor musunuz diye sormuştun onlara
    seni çok seviyoruz ya Habiballah demişlerdi
    Sen de:
    ALLAH biliyor ki ben de sizi çok seviyorum demiştin
    Bu gün yaşayan gençler var
    Neccar oğulları'nın kızları diğil belki
    Ama seni onlar da çok seviyor
    Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
    Senden başka kimseleri yok
    ALLAH biliyor ki sen onları da çok seviyorsun

    Altmış üç yaşındasın
    Refik-i Ala duasındasın
    Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
    Kenarları beyazdı
    Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
    Ve mübarek ellerini dizine vurarak :
    görüyor musunuz ne kadar güzel demiştin
    Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti :
    Anam babam sana feda olsun ya rasulallah, onu bana ver
    Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile
    İstendiğinde katiyyen hayır demediğini bile bile
    peki dedin o zata
    Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin
    Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
    Aynı cübbeden yine yine diktiler
    Ama giyinmek nasip olmadı
    Haberler uçurmuştun ebu hureyre' nin diliyle :
    Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler
    Ve Hz. enes ile paylaşmıştın özlemini
    beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim

    SULTANIM!
    Ey medine minberinde ümmeti, ümmeti diye hüznü giyen sevgili
    Ey mekke mihrabında alemler hesabına ALLAH! diyen sevgili
    Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
    Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
    Duyduk, itaat ettik

    YA RESULALLAH
    Sen hala kırk yaşındasın
    Ve hala ümmetinin başındasın.