Kamer Suresi Hakkında Bilgi (سورة القمر) Kur’an-ı Kerim’in elli dördüncü suresi. Mekke döneminin ilk yıllarında Tarık suresinden sonra nazil olmuştur. İlk ayetinde ayın (kamer) iki parçaya bölünmesinden bahsedildiği için bu adı almıştır. “İkterabet” ve “İkterabetü’s-saa” suresi olarak da adlandırılır. Elli beş ayet olup fasılası ر harfidir. Bölümler arasındaki anlam bütünlüğü surenin bir defada nazil olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Mekki surelerin genel karakteristiğine paralel olarak Kamer suresinde de bazı kıyamet sahneleri etkileyici bir üslupla tasvir edilip ahiret inancına vurgu yapılmıştır. Surede ayrıca müminlere güven ve huzur verici, inkarcıları ise korkutucu mesajlar yer almaktadır. Üç bölüm halinde ele alınabilen surenin ilk bölümü (ayet 1-8) kıyametin yaklaştığından ve ayın yarılmasından bahseden ayetle başlar. Bu ayetin, Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’den bir mucize göstermesini istemeleri üzerine nazil olduğu nakledilmektedir (Taberi, XXVII, 50). ayetteki ayın yarılması ifadesi müfessirlerin çoğunluğu tarafından zahiri manada anlaşılmış ve Resul-i Ekrem zamanında ayın gerçekten yarıldığı belirtilmiştir (bk. İNŞİKĀKU’l-KAMER). Ancak Kur’an’da pek çok örnekte görüldüğü üzere, bu ayetteki geçmiş zaman kipindeki fiillerin, aslında gelecekte vuku bulacak kıyamet olayı ile ayın ikiye bölünmesi şeklinde gerçekleşecek kozmik olayın kesinlikle vuku bulacağına işaret ettiğini söyleyenler bulunduğu gibi, “Ay ikiye bölündü” cümlesini mecazi bir ifade kabul eden ve bunu, “Durum açıklık kazandı” şeklinde açıklayanlar da olmuştur (Ragıb el-İsfahani, el-Müfredat, “şķķ” md.). Bu bölümde ayrıca inkarcıların kıyamet günündeki sıkıntılı durumlarına temas edilir. İkinci bölümde (ayet 9-42) Nuh, ad, Semud, Lut ve Firavun kavimlerinin de peygamberlerini yalanladıkları belirtilerek bunların uğradıkları cezalar etkileyici bir üslupla anlatılır. Bu ifadeler arasında, “Andolsun ki biz bu Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık; ondan ders alan yok mudur?” mealindeki cümle dört defa tekrar edilerek Kur’an üzerinde düşünmenin, ışığıyla aydınlanmanın herkes için gerekli olduğuna ve onun, her insanın yararlanabileceği ölçüde rahat anlaşılabilen bir ifade ve üslup taşıdığından bu hususta herhangi bir mazeret ileri sürülemeyeceğine işaret edilmektedir. Surenin üçüncü bölümünde (ayet 43-55) inkarcılara yönelik uyarılar tekrarlanır ve yenilmez zannettikleri topluluklarının hezimete uğrayacağı bildirilir. Burada müminlere Allah’ın yardımının geleceği belirtilmek suretiyle onlara güven verilmektedir. “O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacak” mealindeki 45. ayetin, bu surenin inmesinden kısa bir süre sonra meydana gelen Bedir Gazvesi’nde Kureyş’in müslümanlar karşısında bozguna uğrayacağını müjdelediği kabul edilir. Hz. Ömer hangi topluluğun hezimete uğrayacağını merak ettiğini, ancak Bedir Gazvesi’nde Resulullah’ın bu ayeti okuduğunu görünce ayette zikredilen topluluğun Kureyş ordusu olduğunu anladığını belirtmiştir (İbn Kesir, IV, 266). ayetin Bedir Gazvesi günü Ebu Cehil hakkında nazil olduğu da rivayet edilmektedir (Ayni, XVI, 52). Surenin bu bölümünde ayrıca her şeyin belirli bir plan ve düzen (kader) içinde yaratıldığı belirtilir (ayet 49). Müşriklerin Hz. Peygamber’e gelerek kader konusunda tartışmaya başlamaları üzerine bu ayetin nazil olduğu nakledilir (Vahidi, s. 228). Sure, takva sahiplerinin cennette nail olacakları nimetlerden bahseden ayetle sona erer. Resul-i Ekrem’in önemli toplantılarda ve bayram namazlarında yeniden diriliş, tevhid ve peygamberliğin ispatı gibi önemli konuları ihtiva eden Kāf ve Kamer surelerini okuduğu rivayet edilir (Müslim, “Śalatü’l-Ǿideyn”, 14, 15; Nesai, “Śalatü’l-Ǿideyn”, 12; İbn Kesir, IV, 260). Bazı tefsirlerde yer alan, “Kamer suresini gün aşırı okuyan kimseyi Allah kıyamet gününde dolunaya benzer bir yüzle diriltir” mealindeki hadisin (mesela bk. Zemahşeri, IV, 42) sahih olmadığı anlaşılmaktadır (Muhammed et-Trablusi, I, 1010). Kamer suresi üzerine bazı çalışmalar yapılmıştır. Abdülhüseyin Destgayb-i Şirazi’nin Ĥaķāǿiķī ez Ķurǿani: Ħulaśa-i Beyanat’ı (Kum 1975) ve Abdülmün‘im Memduh Ramah’ın Tefsiru sureti’l-Ķamer’i (Şebinü’l-Kum 1987) bunlar arasında sayılabilir.