Dünya Kadınlar günü, 8 mart kadınlar günü YUSUF DURU MEDDAH-I FAKİR Her yıl Mart ayının belli bir gününü Dünya Kadınlar Günü ilan eden kimdir ya da hangi amaca hizmet etmek için böyle bir günü icad etmiştir bilmiyorum. Aslına bakarsanız merak da etmiyorum. Ancak dikkatimi çeken bir hususu, siz sevgili okurlarımızla paylaşmak istiyorum. Medeniyet adına ve "kadına hürriyet veriyoruz" teraneleri ile toplumun temel direği olan aile ve bu ailenin, "yuvayı dişi kuş yapar" düsturu, üzerine, adeta çekirdeği olan kadına, kadının haysiyetine, kadınlık onuruna, annelik vasfına fütursuz ve düşüncesizce yapılan taarruzlardan sonra; sizce normal midir böyle bir günü kadınlara vermek ve sadece bir güne sığdırılmaya çalışılan problemleri çözmeye çalışmak? Ve doğru mudur acaba müşfik toplum rolü oynamak? Birkaç televizyon kanalı hariç, hangi kanalı çevirseniz ya da güncel dille söyleyelim 'zaplayıp - zıplasanız', mutlaka aldatılan, rencide edilen veya ortalığa düşürülen bir kadın tiplemesi görmeniz mümkün. Aile müessesesi derinden yaralanmaktadır. Özellikle de kadının annelik rolü deformasyona, uğratılarak hafife alınmakta, kasti olarak baltalanmaya çalışılmaktadır. Güya komedi yaparak eğlenmek adına televizyon kanallarında arzı endam eden dizilerde, açılıp saçılmak ve mahremiyeti hiçbir sınır tanımaksızın alenen ortalığa dökmek, marifetmiş gibi, yetişmekte olan saf zihniyetlere, genç kızlarımızın temiz dimağlarına, normalleştirerek yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Tehlikenin boyutu ziyadesi ile büyüktür. Öyleyse bir taraftan toplumu ve toplumun iman merkezli ahlaki değerlerini ifsad etmeye çalışacaksınız, diğer taraftan senede bir günü kadın günü ilan ederek, onun problemlerini çözmeye çalışacaksınız? "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" der atalar bu durumda. Biz de aynı soruyu soralım. Sokaklara dökülen kadınlar, ellerinde pankartlarla "kadına şiddete hayır", "kadınız, güçlüyüz", "özgürlük istiyoruz" gibi sloganik ifadeleri taşıyarak, üstüne üstlük sabahtan akşama kadar sokak sokak dolaşıp bu pankartları, insanlara göstererek bağırdılar, eylemler yaptılar. Değişen nedir bilmiyorum? Kime ne anlatmaya çalışıldı onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Haberleri seyreden herkesin de dikkatini çekmiştir. Bu gösterilerin yapıldığı dakikalarda bile, dayak, şiddet hatta kadına yönelik cinayetler devam etmekte. Hem de hiç aralıksız. Bütün mesele imani noktada şuurlandırmadığınız, buna izin vermediğiniz genç neslin zihinlerinde oluşan ve bu oluşumda önemli bir yer tutan televizyondaki dizilerin saf zihinlere akıttığı, adeta aşıladığı hayatı fütursuzca, kontrolsüzce yaşama örnekleridir. Sorumsuz bir nesil yetiştirmek için adına özgürlük ve medeniyet denilen silahla, farkına varılmadan iğdiş edilen beyinlerin ürünüdür bugünkü önü alınamayan olaylar. Evet, çok tehlikeli bir silahtır özgürlük ve bir o kadar tehlikeli bir bombadır medeniyet. Doğru kullanıldığı, doğru ifade edildiği ve doğru kontrol edildiği takdirde toplumların inkişafına zemin hazırlayan temel yapıtaşı olan bu iki ifade, kontrolden çıktığı zaman toplumu büyük bir hızla inkiraza sürükleyen tehlikeli iki silah haline geliverir. Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanan ve kadın haklarına dikkatlerin çekildiği bu gün için söylenecek aslında çok bir şey yok ama hatırlatmak istediğim birkaç küçük husus var. Bakın iki cihan güneşi efendimin (s.a.v.) tüm insanlığa cesaretle söylediği, her biri paha biçilemeyecek hazine değerindeki emirleri, kadın hakkında ne diyor; "Kadınlara, haklarını yerine getirme hususunda Allah'dan (c.c.) korkunuz. Zira, onları siz Allah'ın (c.c.) bir emaneti olarak aldınız." Hakim İbnu Mu'âviye babası Mu'âviye (R.A)'den anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü! Bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?'' dedim, "Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terketmemen." (Ebu Dâvud, Nikâh,) Hz. Cabir (Radıyallahu Anh)'dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Rasulallah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir." Ebu Said ( Radıyallahu Anh)'dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Rasulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur "Şüphesiz ki Kıyamet günü, Allah`ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, kadın-koca arasındaki emanettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, kadının esrarını erkeğin neşretmesi, o gün en büyük ihanettir." Bu güzel emirleri ardı ardına sıralamak ve çoğaltmak mümkün. Fakat son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Büyükten, küçüğe her türlü meta reklamında, mahremiyetini hiçe sayarak kullandığınız kadına, toplum mimarı olarak en önemli varlık olma özelliğini kaybettiriyor, değerini hiçe sayarak ayaklar altına alıyorsunuz. Toplumun dinamik bir yapı taşını yerinden oynatırsanız, çekirdek kurum olan aile müessesi temeli sarsılmış, hasar görmüş bir bina gibi, çok küçük bir darbede yerle bir olmaya hazırdır. Annelik, hanımlık, eşlik vasfıyla kudsiyetini muhafaza etmek zorunda olduğumuz kadınlarımız, ahlaklı ve seciyeli bir toplumun ortaya çıkmasında, oluşmasında çok büyük ve önemli bir görev üstlenmiş bulunmaktadırlar. Eğer bunu görmezden gelirseniz, senede bir gün verilen ve kadınlar günü diye ilan edilen muayyen zamanlarda, kemikleşmiş, taşlaşmış artık çözülemeyecek hale gelmiş problemleri çözemezsiniz. Tam da İstiklal Marşımızın kabulünü hatırladığımız bu günlerde bakınız Merhum Mehmed Akif Ersoy Üstad Berlin Hatıraları isimli şiirinde kadınlarımızla ilgili, adeta günümüzün tahlilini yaparak neler söylüyor. "Ne hisli vâlidelerdir bizim kadınlarımız! Yazık ki anlatacak yok da yanlış anladınız. Yazık ki onları tasvîr eder birer umacı, Beş on romancı, sıkılmaz beş on da maksadcı. Nedir bu anlaşamazlık? Gelin de anlaşınız; Lisân-ı müşterek olmaz mı kendi göz yaşınız? Admin Notu: Yazı hakkındaki görüş ve önerilerinizi admin@serhaber.com mail adresine köşe yazarının ismini ve yazı başlığını belirterek yapabilirsiniz.