KABZ: Teslim almak. Küçük çocuğa yapılan bağışı, kendisi, anası veya velîsi kabz edebilir. (Abdullah-ı Mûsulî) Hibe (karşılıksız bağışlanan ve hediyye edilen mal) kabz edilince mülk olur. Satın alınan mal ise söz kesilince, kabz edilmeden evvel mülk olur. (Ali Haydar Efendi) Kabz ve Bast: Tasavvuf yolunda ilerleyenlerde görülen sıkıntı ve ferahlık. Kabz (sıkıntı, daralma) ve bast (ferahlık ve genişlik) insanı uçuran iki kanat gibidir. Kabz hali gelince üzülmeyiniz. Bast sahibi olunca da sevinmeyiniz. (İmam-ı Rabbanî) Hallerin değişik olması mahlûkların sıfatıdır, özelliğidir. Temkîne yani hallerin değişmemesine kavuşanlar da, az da olsa değişiklikten kurtulamaz. İnsan kabz ve bast arasında değişir durur. (İmam-ı Rabbanî) Kabz ve bast, erbab-ı kulûbda (tasavvuf yolunun başlangıcında bulunan evliyada) hasıl olur ki, onlar başlangıç ehlidir. Müntehî (yolun nihayetine varanlar) için kabz ve bast yoktur. (Ahmed Farûkî) Bahaeddîn-i Nakşibend kuddise sirruh, kabz halinde istiğfarı yani bağışlanmayı istemeyi, bast halinde de şükretmeyi emretmiştir. (Mevlana Safî)