İslamiyet'ten önce , Arâpların büyük çoğunluğu putâ tapıcıydı ve her kabilenin kendine özgü putu bulunurdu. Kâbe, Araplarca kutsal sâyılırdı. Burada Arâp kabilelerinin putları bulunurdu. En önemli putlârı "Hübel-Lat-Menat-Uzza"dır. Araplar putları ziyaret için Kâbe'ye gelirler ve kurban keserlerdi. Ziyaret zamanlarında kabileler arâsı çatışmalar yapılmazdı ve bu sebeple bu zamana [Haram Ayları] denilmiştir. Puta tapıcılık yanında, Mecusilik [Zerdüştlük], Musevilik, Hristiyanlık gibi dinler de yaygındı. Ayrıca Hz. İbrahim'in dinine inananlar da vardı. Bunlara " Hanif " denilmiştir. Putun huzurunda yalvarmak, yakarmak, belâ ve musibetler anında yardım etmesini, sıkıntılarını gidermesini istemek; Kâbe'deki putları ziyaret etmek, onların etrafında tavaf etmek, onlara secde etmek, yakarmak; putlar adına, onlara yakın olmak için kurban kesmek, ki Kur'ân–ı Kerim'de: "Putlara ait sunaklarda kesilen hayvanların etleri size haram kılındı." (Maide, 5/3)buyurularak, böyle bir davranış şiddetle yasaklanmıştır. Putperest Arâplar, yiyecek ve de içeceklerinden, ya da ekin ve hayvânlardan bir miktarını putlara ve Yüce Allah'a verirlerdi, Kur'an–ı Kerim, bunu da dile getirmekte ve yâsaklamaktadır: "Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan kendilerince Allah'a bir hisse ayırdılar da, kendi batıl iddialarınca: 'Şu, Allah'ın' dediler, ‘şu da [ulûhiyette ortak edindikleri] putlarımızın.' Ortakları için ayırdıkları, Allah'ın hissesine konulmaz, ama Allah'a ait olanlar ortaklarının hissesine aktarılır. Bunlar ne kötü hüküm veriyorlar!’” (En'am, 6/136)