Dinimizde Erkeğin Hanımına Karşı Vazifeleri Kadının, kocasının kendisi ile meşgul olmasını istemesi hakkıdır. Bunu devamlı ister Buna ruhen muhtaçtır. Onun için erkek; sevgi, nezaket, ünsiyet, ikram, ihsan, şefkat ve merhamet gibi güzel İslam ahlakını, hiç esirgemeden ailesine göstermelidir. Bunlar ünsiyetin şartlarından, saadetin anahtarlarındandır. Olur olmaz şeylerde kadına darılmak, konuşmamak İslam dininde men edilmiştir. Karı ve koca, birbirlerine karşı vazifelerini yerine getirirlerse hem dünyada hem de ahirette cennette gibi mutlu olacaklardır. Hz Peygamber [s.a.v] hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız hanımına karşı en iyi olandır" [Tirmizi, İbn Mace]. İbn-i Ömer [ranh]'ın rivayet ettiğine göre, Hz Peygamber Efendimiz [s.a.v] şöyle buyurmuştur: "Hepiniz çobansınız, raiyetinizden [güttüklerinizden] sorumlusunuz" [Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud] Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkeğin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır. Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp, evinde yalnız bırakamaz. Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır. [Bk. Buhari, nikah 43; Müslim, fedail 68] Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir. Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, [Karının dövülmesi konusunda Kur'an-ı Kerîm 4 [en-Nisa]/34 ayeti ve tefsirlerine bakılabilir. Örnek olarak bk. Ibn Kesîr N/257; Kurtubî NI/170,172,173; Elmalı N/1351; Ebû Davûd, menasik 56; Ibn Mace, menasik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Davûd, menasik 56; Halebî Sağîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391;] hastalık kıskançlığından kaynaklanan şüphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez. Peygamber Efendimiz [s.a.v.] bir hadîslerinde ailesinden uzun vakit ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıştır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip, taranmayla kocasına hazırlık yapabilme olanakı bulması da, neden olarak zikredilmiştir. [Bu konuda bir hadîs-i şerîfin meali şöyledir: "[Uzaklardan] geceleyin geldiğinde hanımının yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. [gelişine hazırlansın]" Buharî, nikali 121,122; Müslim, rada' 58, imaret 181,182; Darimî, nikah 32, cihad 163; Müsned NI/298. Hadîs şerhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin ansızın girmesinin, hanımının ihanetinden şüphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.] Kocanın karısını cinsel yönden doyum görevi de vardır. Peygamber Efendimiz [s.a.v.], karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. [Deylemî'den, Gazalî, Ihya N/52 [Terc. N/129]; Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sağîr [Fethu'I-Kadîr ile] VI/323] Zira erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye yalnız uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. İyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar. Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel ilişki yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır. Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir. Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilaç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafı erkeğe aittir. Bir yılda yazlık ve kışlık olmak üzere iki takım elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tespit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Adetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır. Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmiştir. Hatta cinsel ilişkiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocuğu dışındakiler için de aynı sebeple ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır. Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasına aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir iş yapmak zorunda değildir. İhtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir. "Ric'î" [dönülebilir] ya da "bain" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir. Adet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, yalnız hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez. Kadının, haftada bir kez anne-babasını ziyaret hakkı vardır, erkek buna mani olamaz. Erkeğin haklarına bir zarar vermeyen yasal işlerde; kadının meşru çerçevede çalışabilir. Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplannda kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Ege’de, Anadolu'da. şurada-burada kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu İslam'ın değil, İslamı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir. Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu Islam bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz kadınlardan da bey'at almıştır. [bk. Kur'an-ı Kerîm 60/12 ayeti ve tefsirleri.] Hz. Ömer'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.[bk. Muhammed Hamîdullah, Islam Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 [Ibn Kesîr'den nakil]] Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir. [Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Abidîn, Reddü'l-muhtar, Mısır 1380 [1960] NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.] Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık sözkonusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa İslam'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimiz [s.a.v]'in ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali ile eşi Fatıma arasında iş bölümü yapması gibi.