İslamda Barış ve Kardeşliğin Önemi

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Beyza tarafından 24 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Dinimizde Barış ve Kardeşliğin Önemi
    İslam , barış dinidir.

    Barışın sağlanmasında en mühim unsur mutlaka konuştuğumuz dil ve üsluptur. Kur’an da çok açık bir şekilde müminler barış dili geliştirmeye davet edilmektedirler: [Size Müslüman “es-selam” olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine “ganimete” göz dikerek: ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.] Şundan dolayı bir kişiyi inancı nedeniyle dışlamak, Müslümanlığını sorgulamak müminler arasında barışı bozar. İnsanların inançlarını sorgulayacak olan makam insan değildir.

    Fahri Kainat Efendimiz [s.a.v], müminler arasında meydana gelen küskünlükleri ve dargınlıkları gidermede çözüm olarak selamı adres göstermiştir: [İnsanların Cenab-ı Hak katında en değerlisi ve ona en yakın olanı, önce selamı verendir.] Zira selam, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliğin geliştirilmesinin anahtarıdır.
    Toplumda çatışmaların, anlaşmazlıkların vede ayrılıkların önüne yanlız barışa önem vermek ile geçilebilir. Bunun ilk adımlarından birtanesi de insanlara güler yüzle selam vermektir.

    Cenab-ı Hak iman edenlerin barış ve huzur içinde yaşamanın İslam’a girmekle eş anlamlı olduğunu şu ayetle ifade etmektedir: [Ey iman edenler! Hep birlikte barış " İslam " içinde olun. Sakın şeytanın arkasından gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanmızdır.] (Bakara suresi, 208. ayet.)

    İslam barışa önem verir.
    Barışı bozan durumların şiddetle karşısındadır. Kur’an-ı Kerim bunu şöyle ifade etmektedir: [Kim bir kişiyi, haksız yere öldürür ise muhakkak ki o tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de "bir kişinin hayatını kurtarmak nedeniyle" yaşatır ise tüm insanları yaşatmış gibi olur.](Mâide suresi, 32. ayet.)

    Kur’an-ı Kerim’e göre kim toplumda barışı bozuyor ise o şeytanın yolunda gidendir. Şeytan ise Cenab-ı Hakk’a isyanın bir sembolüdür ve kötülük odağıdır. Onun tüm amacı, müminleri, bir barış yurdu olan cennete gitmekten alıkoymaktır. Ancak unutulmamalıdır ki insan izin vermedikçe şeytanın üzerinde hiçbir etkisi olamaz. Kur’an-ı Kerim de bildirildiğine göre Allah’ın ihlaslı kulları üzerinde onun hiçbir hakimiyeti olmayacaktır.

    Yaşadığımız toplumda çatışma ayrıca kavgaları yalnızca barış dilini yaygınlaştırmakla durdurabiliriz. Zira selam, salt bir söz değil, [öteki] ne; nasılsın demek, onun bir problemini çözmek, yarasına ilaç olmak ayrıca onu insan yerine koymaktır. Bu İslam’ın insana bakışı ve getirdiği değerlerin yüceliğini gösterir. Böyle bakışın yaşam tarzı haline geldiği bir toplumda, gerçek anlamda barış ve güven sağlanabilir.

    İnsanlık tarihi boyunca, yeryüzünde barış yolunda sürdürülen mücadeleler hiç de kolay olmamıştır. Birey ve toplumları barışa çağıran ve içtenlikle barışın gönüllü elçiliğini yapan bütün peygamberlerin ortak çabası, insanlığı barışa ve huzura kavuşturmaktır. Dolayısıyla Müslüman’ın amacı da bu dünyayı bir barış yurduna çevirebilmek olmaktır. Öte dünyada selam yurduna, cennete kavuşacak olanlar, yalnızca bu dünyayı bir barış ve esenlik yurduna dönüştürmek için çaba harcamalıdır.