İslam Toplumunun Oluşumunda Hanım Sahâbilerin Yeri ve Önemi

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 18 Temmuz 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    İslam Toplumunun Oluşumunda Hanım Sahâbilerin Yeri ve Önemi

    Cahiliye devrinden sonra İslam toplumunun biçim kazanma, her yönden büyük ve köklü değişimlerle gerçekleşmiştir. İnsanlık tarihinde mühim bir dönüm noktası olarak yer alan asr-ı saadet; şirkten tevhide, zulümden adalete, cahiliyeden ilme dönüşün adıdır. Yeni bir toplum oluşumu muhakkak vahyin ve son peygamberin öncülüğünde gerçekleşmiştir. Ancak bu süreçte her zaman Hz. Muhammed'in (s.a.v) yanında yer alan, ona itaat ve ittiba etmekten kaçınmayan, hayatlarının merkezine İslam davasını yerleştirmiş ashabın varlığı asla göz ardı edilemez. Nitekim Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed'e iman eden bu ilk nesli “Onu destekleyen, ona yardım eden ve indirilen nura tabi olan, kurtuluşa ermiş kişiler" olarak tarif etmiştir (bk. el-A’raf, 7/157).
    İslam toplumunun teşekkülünde ashabın Allah Resulüne (s.a.v) olan desteği kadını ve erkeğiyle yekvücut bir destektir.

    Gerek Mekke gerek Medine döneminde hanım sahabiler en az erkek sahabiler pek çok sahada varlık göstermişlerdir. Onların kadınıyla erkeğiyle el birliği içinde verdikleri mücadelenin neticesinde cahili değerlerle örülü eski toplum yapısı tüm insanlığın kıyamete değin ilgisini çekmeye devam edecek üstün değerlerle bezeli bir topluma dönüşmüştür. Bu değişim ve dönüşümde kadın ve erkeklerin rolü Kur'an-ı Kerim’de şöle izah edilir:

    “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdır. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar. Namazı kılar, zekatı verir, Allah’a ve Peygamberine itaat ederIer."
    (et-Tevbe, 9/71)

    Söz konusu ayet-i kerimenin beliğ üslübundan da anlaşıldığı gibi, hanımlar iyiliği emredip kötülüğe engel olmak gibi toplumsal vazifelerde erkekler ile omuz omuza bir çaba ve gayret içinde olmuşlardır. Bu omuz omuza çaba hem davet ve tebliğ alanında hem cihad alanında hem teşri hem de eğitim öğretim faaliyetleri alanında kendini gösteren çok yönlü bir gayrettir.

    İslam’a Davet Alanında Hanım Sahabiler

    İslam’a davet alanındaki katkıları ile hiç unutulmaması gereken başlıca isim, Peygamber efendimize ilk inanan, maddi ve manevi desteğini hiçbir zaman esirgemeyen bir şahsiyet olarak tarihe geçmiş sevgili eşi Hz. Hatice’dir. Resûl-i ekrem, Hatice validemizin İslam’a olan desteğini şöyle ifade buyurmuştur: “Hiç kimse benim peygamberliğime inanmazken o bana inandı. Herkes beni yalancılıkla itham ederken o beni tasdik etti. Hiç kimsenin bana bir şey vermediği zamanda o beni malıyla destekledi.”[1] İslam’ın yayılmasına katkıları ile bilinen hanım sahabiler elbette Hz. Hatice ile sınırlı değildir. Resul-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.v) amcası Abbas’ın eşi Ümmü’l-Fadl, kocası Abbas’tan daha önce İslam’a girmiş, Abbas’ın İslam’ı benimsemesinde etkili olmuş bir hanımdır. Hz. Ömer’in İslam’a girmesine vesile olan kadın, kız kardeşi Fatıma bint el-Hattab’dır. Hz. Osman’ın İslam ile şereflenmesinde etkili isimlerden biri de teyzesi Sa’da bint Kürez olmuştur. Kendisine işkence eden kervan sahiplerinin İslam’la şereflenmesine vesile olan Guzeyye bint Dûdan, davet ve tebliğde sabrı ve metaneti ile dikkat çeken bir hanım sahabidir.[2]

    Hicret ve Cihad Alanında Hanım Sahabiler

    Medine Devleti’ne giden yolda oldukça önemli bir tarihi öneme sahip II. Akabe Biatları’nda, biri Ümmü Umare Nesibe bint Ka’b diğeri Ümmü Meni’ Esma bint Amr olmak üzere iki hanım sahabi, Allah Resulü'nü (s.a.v) her ne pahasına olursa olsun destekleyeceklerine dair söz vererek Medine’ye davet eden sahabe arasında yer almışlardı.[3] Bu biat, siyasi ve askeri sonuçları olan bir sözleşmeydi. Bu itibarla bu sözleşmede yer alan her bir sahabi Medine’ye hicretin mimarlarından biri olarak kabul edilebilir. Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicret yolculuğu esnasında üç gece ardı ardına iki üç saatlik yolu yürüyerek Resûlullah’a ve babası Ebû Bekir’e yiyecek ve içecek götüren Esma, bu olağanüstü fedakarlığı ile “zatu’nnitakeyn/ çift kuşaklı” ünvanına hak kazanmış bir hanımdır.[4] Resûlullah’ın Medine’ye güvenle varabilmesi, güçlü bir İslam toplumunun doğuşu bakımından çok kritik bir meseleydi. Bu nedenle Mekkeliler var güçleri ile Peygamberimizin hicretine mani olmaya çalışmışlardı. Ancak Ebû Bekir ailesinin her bir ferdi cansiperane, bu yolda elinden geleni yapmıştı. Medine’ye hicretten sonra Resûlullah’ın Mekkelilere karşı verdiği mücadele sona ermemişti. Özellikle Uhud Savaşı’nda Mekkeliler Resul-i ekremi ortadan kaldırmaya bir fırsat yakalamışlardı ki II. Akabe Biatı’nda da bulunan Nesibe, Uhud’da eşi ve iki oğlu ile Resûlullah’a siper olmuş, onu Müşriklerin hedefi olmaktan korumuş hatta bu uğurda on iki yerinden yaralanmıştı.[5] Siret-i nebide davet, tebliğ, hicret ve cihadın var oluş gayesi aileden, hukuka, eğitime ve ekonomiye kadar tüm unsurları ile yeni bir toplum tesis etmekti. Bu süreçte hanım sahabilerin bu unsurların da her birinin gelişimine önemli katkılar sağladıkları söylenebilir.

    İslam Hukukunun Teşekkülünde Hanım Sahabiler

    Özellikle İslam fıkhının/ hukukunun teşekkülünde hanım sahabilerin rolü yadsınamaz derecede değerlidir. Onlar bazen bireysel ve özel bazen ailevi bazen de toplumsal konularda yaşadıkları sıkıntıları ve çözüm arayışlarını Allah Resulüne (s.a.v) arz etmekten çekinmemiş, böylece onların sorularını cevaplamaya ve sorunlarını çözmeye yönelik ayetler hatta sûreler nazil olmuştur. Hatta Hz. Aişe özellikle Ensar hanımlarını çekinmeden her konuda soru sorabildikleri için takdir etmiştir.[6] Evlenme, boşanma ve miras ile ilgili birçok hüküm kadınların sorularının ardından indirilmiştir. Mesela zıhar olarak bilinen cahili bir boşamaya maruz bırakılan Havle bint Malik’in ısrarlı sorularının ardından Mücadile/Mücadele Sûresi nazil olmuş, böylece cahili bir gelenek ilga edilmiştir.[7] Sa’d b. Rebi’nin hanımının Peygamberimize müracaatıyla ise kadınlara ve kızlara mirastan pay alma hakkı getiren miras ayetleri inmiştir.[8] Kadınlar sadece kadınları ilgilendiren konularda soru sorarak fıkhın teşekkülüne zemin hazırlamış değillerdir. Mesela tüccar bir hanım olan Kayle’nin soruları üzerine Peygamberimiz fiyat arttırma ve düşürmenin hükmünü izah etmiş,[9] böylece İslam’ın ekonomi anlayışı ile ilgili bir prensip belirlenmiştir.



    Eğitim Öğretim Alanında Hanım Sahabiler

    İslam toplumunun teşekkülünde şüphesiz en önemli alanlardan biri de eğitim ve öğretim faaliyetleridir. Peygamber efendimizin mescidi, Medine’de ilmi hayatın merkezi durumunda idi. Mescitteki vaaz ve hutbeleri hanım sahabiler de dinliyor, mescide iştirak konusunda erkeklerden geri kalmıyorlardı. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in kendilerine özel bir gün ayırmasını da talep etmişlerdi. Resûlullah haftanın bir günü sadece hanımlara hitap etmekteydi. Bu canlı ilmi ortam, hanım sahabilerin özellikle hadis ravisi olarak ilmi sahada yer edinmelerine imkan sağlamıştır. Ashab için hadis rivayet etmek, sünneti yeni nesle aktarmak, İslam’ın yayılmasına ve yaşanmasına katkı sağlamak, İslam toplum ve medeniyetinin devamlılığını sağlamak demektir.Bu itibarla gerek Mekke ve Medine’de gerekse yeni kurulan ve fethedilen bölgelerde hadis rivayet etmek peygamberden miras kalan İslami dinamiği korumak ve yaşatmakla özdeşti. Raviler arasında Taberani’nin Mu’cem’i esas alınırsa 187 hanım sahabi bulunmaktadır. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i esas alındığında ise 101 hanım sahabi ile karşılaşırız. Hanım sahabi raviler arasında kendisinden 2210 hadis rivayet edilen Hz. aişe ilk sırada yer almıştır. Hz. aişe’nin ardından hadis rivayetleri ile ünlü Ümmü Seleme, Esma bint Yezid, Meymûne, Habibe ve Hafsa (radıyallahu anhünne) gibi hanım sahabiler gelir. Bu hanımların her biri, peygamber mirası olan hadis ve sünneti sonraki nesillere aktarmakla İslam toplumunun varlığını sürdürmesine ve genişlemesine katkı sağlamışlardır. Bazı hanım sahabiler Resûlullah’ın vefatının ardından yeni fethedilen ya da kurulan şehirlere seyahat ederek hadis ve sünneti Mekke ve Medine coğrafyası dışına taşımışlardır. Mesela Esma bint Yezid, Yermük Savaşı’ndan sonra Şam topraklarına yerleşmiş, bu bölgede elli sene kadar uzun bir süre ikamet etmiş ve toplam 95 hadis rivayet etmiştir. Onun hadisleri selamlaşma, zinet kullanma, rehin, kıraatler vb. zengin bir konu çeşitliliğine sahiptir. Keza Fatıma bint Kays, Kûfe valisi olan kardeşi Dahhak b. Kays’ın yanına Kûfe’ye gelip yaklaşık yedi sene kaldıktan sonra burada vefat etmiştir. Ancak bu süreçte birçok Kûfeli ravi kendisinden hadis öğrenmiş, rivayet ettiği hadislerin bir kısmı Kûfe bölgesinde yaygınlaşmıştır. Ümmü Atıyye ise Resûlullah’ın vefatından sonra Basra’ya yerleşerek burada hadis rivayet etmiş, fıkıh öğretmiş bir kadındır. İbn Hazm’a göre kendisinden kırk hadis nakledilmiş olan bu hanım sahabinin rivayetleri Kütüb-i Sitte’nin tamamına intikal etmiş olup zengin bir konu çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle Basra şehrinin bir ilim merkezi haline gelmesinde Ümmü Atıyye’nin kayda değer bir katkısı olduğu belirtilmelidir.[10]

    Sonuç ve Değerlendirme

    Hanım sahabilerin İslam toplumunun teşekkülünde davet, tebliğ, biat, hicret ve cihad aşamalarında yer aldıklarına dair zikredilebilecek daha birçok isim vardır. Aynı şekilde onların toplumun varlığında önemli bir yeri olan hukukun teşekkülü, eğitim-öğretimin yaygınlaşması hususlarındaki katkıları ile ilgili de çok sayıda örnek isim ve olaydan söz edilebilir. Ancak misaller ne olursa olsun varılacak bir sonuç vardır: Hanımlar, Hz. Peygamber (sas) döneminde erkeklerin ne gerisinde ne de karşısındadırlar. Her zaman onlar ile yan yana İslamiyet’in yayılması ve güçlenmesi için çalışmış ve çaba göstermişlerdir. Bu omuz omuza çaba sayesinde Resûlullah’ın vefatı üzerinden henüz bir asır geçmeden Müslümanlar, Endülüs ve Kuzey Afrika’dan Çin’e kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada varlık göstermişlerdir. Peygamber Efendimizin “Allah’ın hanım kullarını mescide gelmekten alıkoymayın” buyruğu[11] kadını, o gün toplumsal hayatın merkezi olan mescide getirmiş, böylece hanımlar, tebliğ, davet, cihad, ilim gibi İslam toplumunun teşekkülü için gerekli her sahada görünür olmuşlardır.

    İslam Toplumunun Oluşumunda Hanım Sahâbilerin Yeri ve Önemi.


    [1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 117.

    [2] Bu konuda bk. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, (çev. Mehmet Yazgan), İstanbul 2004, s. 151 vd.

    [3] İbn Hişam, es-Siretu’n-nebeviyye,(thk. Taha Abdurraûf), II, 179.

    [4] Ali Yardım, “Esma bint Ebû Bekir es-Sıddik”, DİA, XI, 402.

    [5] İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-kübra,(thk. M. Abdülkadir Ata), Beyrut 1410/1990,VII, 251; İbn Hacer, el-İsabe fi temyizi’ssahabe,(thk. Ali Muhammed Bicavi), Beyrut 1412/1992, VIII, 140.

    [6] Bk. Müslim, Hayız 61.

    [7] Ebû Davud, Talak 16-17; Nesai,Talak 33; İbn Mace, Talak 25.

    [8] Ebû Davud, Feraiz, 4; Tirmizi,Feraiz 3; İbn Mace, Feraiz 2.

    [9] İbn Mace, Ticaret 29

    [10] Hanım sahabilerin çeşitli bölgelere dağılıp hadis rivayet etmesi ile ilgili olarak bk. Ayşe Esra Ağırakça Şahyar, Seyahat ve Rivayetleriyle Hanım Sahabiler, Akdem Yayınları, İstanbul, 2015.

    [11] Müslim, Salat 136.