Faiz Yasağının İlleti İslam dininin koymuş olduğu emirler, yasaklar ve prensipler, her şeyden önce müslümanlar için bir imtihan vesilesi olup müslümanlar İslam’ın hükümlerine sadakatle bağlı kaldıkları, onları koruyup yaşattıkları ölçüde iyi müslüman olabilirler. Bununla birlikte dinin emir ve yasakları, pek çok ayet ve hadiste hatırlatıldığı üzere belli aklî gerekçelere, makul izah ve ölçülere de sahiptir. Bu sebeple, İslam hukukçuları hem şariin faiz yasağını daha iyi anlamak, hem de faiz yasağının mahiyet ve kapsamı konusunda objektif kriterler belirleyebilmek için bu yasağın illetinin ne olduğu konusu üzerinde geniş biçimde durmuşlardır. İllet, kısaca, varlığı hükmün varlığını, yokluğu hükmün de yokluğunu gerektiren özelliktir. Aynı anlayışın bir uzantısı olarak, benzer durumlarda aynı hükmün uygulanması (kıyas işlemi) için dayanak teşkil eden özellik de illet diye anılır. Hanefî ve Hanbelîler’e göre riba yasağının illeti, mübadele edilecek mallar arasında cins ve ölçü-tartı birliğinin bulunmasıdır. Şafiîler’e göre illet, gıda maddesi ve para olma, Malikîler’e göre ise saklanıp depolanabilen gıda maddesi ve para olma özelliğidir. Böyle olunca, Hanefîler’e ve Hanbelîler’e göre, mübadele edilecek iki malın hem cinsleri, hem de ölçü-tartı sınıfları aynı ise, peşin olarak ve eşit miktarlarda mübadele edilmelidir. Aksi takdirde faiz gerçekleşmiş olur. Burada aslolan miktar bakımından eşitlik olup nitelik yönünden farklılık dikkate alınmaz. Mesela on ölçek buğdayın on iki ölçek buğdayla peşin olarak da olsa değişimi kaliteleri farklı bile olsa faiz sayılır. Araya vade girerse, cins birliği veya ölçü-tartı birliğinden birinin bulunması faizin gerçekleşmesi için yeterlidir. Mesela, aynı cins oldukları için altın ile altının veya buğday ile buğdayın eşit miktarda bile olsa veresiye değişimi caiz olmadığı gibi aynı gruba dahil buğday ile arpa veya altın ile gümüş, yahut demir ile bakır da veresiye mübadele edilmez. Buna karşılık buğdayın veresiye olarak altın, gümüş, demir karşılığı değişimi caizdir. Şafiîler’e göre, mübadele edilen malların her ikisi de yiyecek veya para (semen) ise, veresiye olma halinde faiz gerçekleşir. İki ayrı sınıftan malın veresiye mübadelesi ise caizdir. Mesela, hurma ile arpanın veresiye mübadelesi caiz görülmezken, buğdayın demir karşılığı mübadelesi caiz görülür. Altın ve gümüşün peşin mübadelesi caiz iken veresiye olunca caiz görülmemesi, aradaki değer farkının vadeden ileri gelmiş ve böylece faiz amacına hizmet etmiş olması ihtimaline dayanmaktadır. Burada belirtilmelidir ki, hadiste faiz yasağı için model ve maddî vakıa olarak ele alınan maddelerden çok, bu yasağın konmasındaki amacın iyi belirlenip bu amacın bütün ticarî ilişkilerde korunması daha önemlidir. Bu itibarla faiz yasağını hadiste zikredilen mal ve mübadele şekillerine hasretmek, faizi çok dar kalıplara oturtup faize vesile olabilecek birçok yolu açık bırakmak olacaktır. Özellikle Zahiriyye mezhebinin bu konudaki lafızcı yaklaşımı bir yana bırakılırsa İslam bilginlerinin büyük çoğunluğunun, riba yasağının illeti üzerinde yoğun biçimde fikir üretme ihtiyacını duymaları bu düşünceyi desteklemektedir.