İslâm Tasavvufunda İrşad Ve Mürşid İrşat Sözlükte: "Doğru yolu göstermek" anlamına gelen irşat, dini bir kavram olarak da, mü'minleri dini görevlerini yerine getirmeye çağırmak demektir. Hidayet ile eş anlamlı olan irşad, Cenab-ı Allah'ın kulunun fiilini kendi rızasına uygun bir şekilde yaratması anlamına gelen tevfik kelimesi ile anlam yakınlığı bulunmaktadır. Ancak irşad, hem mü'min hem de kafire yönelik olduğu halde, tevfik sadece mü'minler için söz konusudur. İrşad eden kimseye mürşid denir. Bir ayette "Allah kime yol gösterirse doğru yolu bulan odur ve kimi de sapıklık içinde bırakırsa, artık onun için doğru yolu gösteren [mürşid] bir dost, bir koruyucu bulamazsın" [Kehf, 18/17] buyrulmak suretiyle gerçek irşad edicinin Allah olduğu belirtilmektedir. Hadislerde Reşid [raşid] [bütün işleri isabetli ve hedefe ulaşıcı] kelimesi esma-i hüsnadan biri olarak Allah'a nispet olunmuştur [İbn Mace, dua, 10; Tirmizi, Deavat, 82]. Hz. Ali'ye "Senin aracılığınla tek bir kişinin Müslüman olması sana en değerli malların [kızıl develerin] verilmesinden daha hayırlıdır" [Buhari, Cihad, 102] demesi İslam'da irşad faaliyetinin önemini ortaya koymaktadır. İrşad faaliyetinde bulunan kimsenin samimi ve iyi niyet sahibi olması, insanları Allah yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağırması yapılan irşadın etkili olması için zaruridir [Nahl, 16/125]. Ayrıca irşad faaliyetinde, fiili irşad [yaşayarak gösterme] yöntemi de önemlidir. İslam'ın, doğuşundan itibaren insanların gönlünde yer etmesi ve oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmasında, başta Hz. Peygamber olmak üzere mensuplarının dinin gereklerini yerine getirmesi, sözleriyle fiillerinin birbirine uymasının rolü büyüktür. [m.c.] Mürşit Kimdir:? Kelime anlamı olarak mürşid, irşad eden eden, eğiten, aydınlatan demektir. Bu deyim, insanı kamil ve tarikat şeyhi kelimeleriyle eş anlamlıdır. Mürşid insan ruhunu eğitmekle görevli ve yetkili kılınan kişidir. Ruh eğiticisi kendisine intisab ile eğitim isteyen kişilerin özelliklerini ve yeteneklerini göz önünde bulundurur. Her öğrenciye ayrı ayrı eğitim verir, yol gösterir. Şüphesiz ki kaynağımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz [s.a.v.]'in hayatıdır . Ancak Mürşide gerek yok demek doğru değildir, veballidir, yanlıştır. Çünkü Allahu Teala Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki: [Ve in min ümmetin illa hala fiha nezir] ''Hiç bir ümmet, topluluk yoktur ki, Allah oraya bir haberci, bir nezir, tehlikelerden haber veren bir vazifeli şahıs göndermiş olmasın!'' Vazifeli şahıs demek, mürşid demek. Mürşidsiz olsaydı, o zaman Cenab-ı Allah böyle demezdi. ''Bazı yerler olmayabilir.'' derdi. Demek ki ihtiyaç var ki bir mürşide, bir yol göstericiye, bir vazifeli kimseye; onun için gönderiyor. O halde mürşidsiz olmaz!. Mürşidler Peygamber Efendimiz'in varisleridir. Peygamber Efendimiz'in sahabesiyle durumu nasılsa, sahabenin Peygamber Efendimiz [s.a.v.]'e karşı durumu nasılsa, mürşidlerle müridler arasındaki durum da aynıdır. Peygamber Efendimiz sahabesinin Yüce Allah'la arasına girmiş denilebilir mi?. Öyle şey olur mu? Yüce Allah'a götürüyor. Allah'a götüren yolda rehber ve klavuz oluyor. Onun için, araya girmek diye bir yorum yanlıştır. Bir mürşide bağlanmak şirktir demek de çok büyük bir hatadır. Şirk, Allah'ın varlığını yanında bir başka varlık tasavvur etmektir. Bir insanın hocasını sevmesi Kur'an'ı Kerim'in emridir, dinimizin de gereğidir. Hadis-i şeriflerin gereğidir. Hocasına bağlanması da ondandır. Bütün mesele, ciddi bir hocaya, gerçek bir mürşide bağlanmaktır. Ona bağlandığı zaman zaten, onun mani olmadığını, bil'akis rehber ve klavuz olup, elinden tutup hayra ve hakka götürdüğünü görecektir. Mürşidsiz, üstadsız, hocasız tıp da olmaz, mühendislik de olmaz!. Marangozluk da olmaz, terzilik de olmaz, berberlik de olmaz! Allah insaf versin.Bu dünyevi basit meslekler hocasız olmuyor da, ahiretin yolunu gösteren, binbir türlü tehlikesi olan, binbir türlü aldatmacası olan bir yolun mürşidi olması lazım değil mi?.. Tehlikesi var... Yalanı var, yanlışı var, sahtesi var, istismarcısı var, sömürücüsü var. Mürşidsiz olur mu? Hocasız, mürşidsiz hiç bir iş olmaz, hiç bir meslek olmaz! Tasavvuf da mürşid-i kamilsiz olmaz!. Mürşid-i Kamiller ayrıca manevi bakımdan vazifeli insanlardır. Olur demekle, olmaz demekle onların keyfine de kalmış bir şey değildir. Mürşide gerek yok demek veballi bir iştir. Bir insanı saptırırlarsa ne olacak?.. Hastalanırsa ne olacak, problemini nasıl çözecekler? Tam insanların doğru yola gelmesini sağlayacak mekanizmaya hücum ediyorlar. Kötü niyet var o zaman. Sonra Hadis-i şerifte var: Şehidler cennete girecekler. Amma, alimler cennetin kapısındayken, Cenab-ı Allah onlara diyecek ki: ''Durun, bekleyin! İstediklerinize şefaat edin, içeri girsinler!''