İnsan Suresi Hakkında Bilgi (سورة الإنسان) Kur’an-ı Kerim’in yetmiş altıncı suresi. Adını, insanın yaratılmadan önceki hiçliğini ifade eden 1. ayetteki “insan” kelimesinden alır. Ayrıca Dehr, Emşac, Ebrar ve Hel eta adlarıyla da anılmaktadır. Otuz bir ayetten oluşan surenin fasılası elif harfidir. Mücahid b. Cebr ve Katade b. Diame’nin de içinde bulunduğu alimlerin çoğunluğuna göre sure Medine’de nazil olmuştur (Şevkani, V, 397). Buna göre Rahman suresinden sonra, Talak suresinden önce doksanıncı sure olarak indiğine dair rivayetler doğru kabul edilebilir. Bir rivayete göre İkrime de 24. ayetin dışında surenin Medine’de nazil olduğunu belirtmiştir. Tamamının Mekke döneminde 30 veya 31. sure olarak indiğini kabul edenlerin yanında (İbn aşur, XXIX, 370) 1-24. ayetlerin Medeni, diğerlerinin Mekki olduğunu ileri sürenler de vardır (İbnü’l-Cevzi, Zadü’l-mesir, VIII, 427). Bununla birlikte üslubu, ayetlerinin nisbeten kısa oluşu, en geniş yer verilen konunun ahiret nimetleri olması gibi özellikleri surenin Mekki olduğu kanaatini güçlendirmektedir. Genel olarak insanın yaratılışının ve nimetlere mazhar olmasının hikmetini kavramaya, Allah’ı tanıyıp O’nun verdiklerine şükretmeye, azabından sakınmaya ve ahiretteki değerli nimetleri elde etmenin şartlarını gerçekleştirmeye bir çağrı niteliğindeki sure, muhtevası bakımından yeniden dirilmenin kesinliğini vurgulayan ve ahiret hallerini özetleyen bir önceki Kıyame suresinin tamamlayıcısı gibidir. Surenin giriş mahiyetindeki ilk bölümünün (ayet 1-3) konusu insandır. Burada insanın anılmaya değer bir şey olmadığı, çok uzun bir zaman sürecinin ardından katışık bir sperm damlasından yaratıldığı, yaratılış amacının ise imtihan olduğu bildirilmektedir. İmtihan bilgi ve özgürlüğü gerektirdiği için insan işitme, görme gibi bilgi vasıtalarıyla donatılmıştır. İşitme ve görme sıfatları insana nisbet edilirken bununla genellikle insanın duyu vasıtaları yanında akli ve zihni donanımları da kastedilmiştir (Fahreddin er-Razi, XXX, 237, 256; Elmalılı, VIII, 5497-5499). 3. ayette gerek zihni ve psikolojik kabiliyetler sayesinde gerekse vahyin aydınlatmasıyla insanın doğru yolu bulma imkanına kavuşturulduğu bildirilerek artık şükredici veya nankör olmasının kendisine kaldığı belirtilmiş, bu suretle hem insanın sorumluluğu hem de bunun için gerekli olan irade özgürlüğü açıklığa kavuşturulmuştur. İkinci bölümde (ayet 4-21), iradesini kötülük yönünde kullanan inkarcıların ahirette karşılaşacakları ceza şekillerinden bir kesit verildikten sonra iradelerini iyilik yönünde kullanan ve bu sebeple “ebrar” diye nitelenen müminler için hazırlanan ahiret nimetleri sıralanmaktadır. Burada iyilerin üzerinde durulan nitelikleri şunlardır: Sözünde durmak, uhrevi sorumluluk şuuru, muhtaçları doyurmak ve onlardan maddi ve manevi bir karşılık beklemeden yaptıklarını sırf Allah rızası için yapmak (ayet 7-10). Bu ayetler, İslam’da ahlaki emirlerin şartsız olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte surede Allah’ın erdemli insanları ahiretin şerrinden koruyacağı, mutlu ve sevinçli bir akıbetle karşılaştıracağı belirtilmekte ve uhrevi nimetlerden örnekler verilmekte, bu bölümün son ayetinde, “İşte bu nimetler sizin ödüllerinizdir ve artık yaptığınız işler karşılığını bulmuştur” denilmektedir. 9. ayet, ahlak felsefesindeki deyimiyle kategorik buyruğa 22. ayet ise erdemli insanın mutlaka ahirette hak ettiği mutluluğa erişeceğine işaret etmektedir. Hz. Peygamber’e hitap eden 23-24. ayetler onun metanetini güçlendirmeyi, peygamber olarak dini duyarlılığını geliştirmeyi amaçlamaktadır. 27. ayet, akıbetlerini düşünmeden kendilerini aşırı dünya tutkularına kaptıranları eleştirmekte, sure bütün bu açıklamaların bir uyarı olduğunu, isteyenin Allah’a giden yolu bulabileceğini, Allah’ın dilediğine rahmetiyle muamele edeceğini, zalimler için de şiddetli bir azap hazırladığını bildiren açıklamalarla sona ermektedir. Bir hadiste Hz. Peygamber’in, zaman zaman cuma günleri sabah namazlarında Secde ve İnsan surelerini (Buhari, “CumǾa”, 10; Müslim, “CumǾa”, 64, 65), diğer bir hadiste de bir rek‘atta Kıyame ve İnsan surelerini (Ebu Davud, “Ramażan”, 9) okuduğu rivayet edilmektedir. Bazı tefsirlerde, “Kim Hel eta suresini okursa Allah onu cennet ve ipek elbiselerle ödüllendirir” (Zemahşeri, IV, 172) şeklinde rivayet edilen hadisin sahih olmadığı anlaşılmaktadır (Muhammed et-Trablusi, I, 1030).