İftar ve Sahur Sofraları Nasıl Olmalı

Konusu 'Kolay Yemek Tarifleri' forumundadır ve Lasey tarafından 18 Mayıs 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    İftar ve sahur sofrası nasıl olmalı? İftarda ve sahurda ne yemeliyiz?

    Hayat kılavuzumuz Kur’an-ı Kerîm’in indirilmeye başlandığı bir ay olan Ramazan-ı Şerîf’e kavuşmanın heyecanı içerisindeyiz. Bu ayda hem midemize, hem de diğer organlarımıza oruçlu olduğumuzu hissettirecek şekilde yaşamayı temennî ediyoruz. İnşaallah bu Ramazan, bol bol “amel-i salih” işlemeye, Kur’an-ı Kerîm’i hem okumaya, hem anlamaya gayret ederek kötü huylardan arınmaya ve tertemiz bir kul olmaya çalışacağız.

    Yüce Alah, oruçla ilgili olarak:

    “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden Ramazan ayını idrak edenler, o ayda oruç tutsun. Kim o ayda hasta veya yolcu olursa, (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tazim etmeniz ve O’na şükretmeniz içindir.” (el-Bakara, 185) buyurmaktadır.

    Dikkat edilirse, ayet-i kerîmede Ramazan ayı için öncelikle Kur’an’ın indirilmesine vurgu yapılıyor. Bunun için Ramazan’ı, Kur’an’ın dünyayı şereflendirdiği kutlu bir ay olarak düşünüp bunun bayramını yapmalıyız. Kur’an-ı Kerîm’i daha düzgün okumaya çalışmalı, ezberler yapmalı, bilmeyene öğretmeli ve manasını tefekkür ederek öğrendiklerimizle amel etmeye çalışmalıyız.

    İftar ve Sahur Sofraları Nasıl Olmalı-.

    GÜNÜMÜZDE “RAMAZAN” DENİNCE AKLA NE GELİYOR?

    Günümüzde Ramazan denince, daha çok “oruç ibadeti” ön plana çıkıyor. Ramazan’da oruca odaklanmak da, sadece iftar ve sahuru beklemek gibi, yemek-içmek merkezli bir gündeme dönüşüyor. Bu da tüketim toplumu olmaya yeni bir katkı sağlıyor.

    Teknolojik, ekonomik ve sosyal olarak modern hayatın getirdiği bütün yeniliklerden faydalanabilme imkanı, sınırsız harcamayı ve israfı beraberinde getiriyor. Ramazan’da bu israf, katlanarak artıyor; adını da “cömertlik” ve “ikram” olarak değiştiriyor.

    İsraf; ölçüyü aşmak, sınırları zorlamaktır. O, aynı zamanda gaflet, cehalet ve hata manalarına da gelir. İsraf denildiğinde akla ilk olarak yeme içmenin israfı gelse de sağlığın, zaman ve bilginin israfını da göz ardı etmemek gerekir.

    DİKKAT! İFTAR SOFRALARI İSRAF SOFRALARINA DÖNÜŞÜYOR

    Ramazan iftarları; akrabalarımız, dostlarımız ve bazen de mahallemizle beraber olduğumuz, kaynaştığımız en güzel anlardır. Bu samimi sofraları; nefsimize yenik düşmeden, sınırları aşmadan hazırlamak, bizi hem zamanın, hem yeme-içmenin, hem de sağlığımızın israfından kurtarır.

    Maalesef Ramazanlarda gerek yemek çeşitleri, gerekse miktarları her geçen yıl artırılıyor: İftariyelikler, tatlılar ve içecekler derken, sofralarda tabak bardak koymaya bile yer kalmıyor. İftar sofralarına hazırlık da ev hanımlarının saatlerini alıyor. Misafire hizmetler, iftardan arta kalan işler, bütün günü yorgunluk ve vakit israfıyla geçirmeye sebep oluyor. Bu durum nihayet “iftar sofrasını, israf sofrasına” dönüştürüyor.

    Evlerin dışında bir de otellerde, lokantalarda vs. çeşitli müesseselerde verilen iftar davetleri var. Buralar “41 çeşit iftariyelik”, “yiyebildiğin kadar”, “doyana kadar”, “açık büfe”, “sınırsız mönü” gibi ifadelerin geçtiği, israfın her çeşidinin görüldüğü mekanlar haline gelmiştir.

    Açlığın tesiriyle bol çeşitle doldurulmuş tepsi ebatında olan servis tabaklarındaki nîmetler tıka-basa mideye indirilirken, nasıl sindirileceği hiç düşünülmüyor. Hadi biraz tatlı, biraz meyve, ardından çay, olmadı gazoz, derken bir türlü geçmeyen şişkinlikler, reflüler, peşinden yükselen-artan tansiyonlar… Sofralarsa, yiyenler kadar, belki bir o kadar daha fazla kişinin rahatça doyacağı, yarım bırakılmış, çöpe boşaltılmış, hesabı ahirete kalmış yiyeceklerle dolu…[1]

    İftar ve Sahur Sofraları Nasıl Olmalı-.

    SAHUR SOFRASI NASIL OLMALI?

    Oruç tutmakla, “çok yemek yemeyi hak ettiğimiz” manası çıkarılmamalıdır. Her halükarda Sünnet’e uygun olanı tercih etmeli ve bir öğünde çok çeşitli yemekten, tıka basa doymaktan kaçınmalıyız. Yine yemekten hemen sonra su içmenin, tatlı ve meyve yemenin doğru olmadığını artık bilmeliyiz. Her türlü gazozun, aromalı içeceklerin de susuzluğumuzu gidermeyeceğini, gereksiz tatlandırıcı ve glikoz şurupları alarak susuzluğun azaltılamayacağını, aksine artacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

    Seher vaktinde uyanıp abdest aldıktan sonra 2-3 bardak su içmeli, sonra iki rekat da olsa namaz kılmalıyız. Bu, hem bedeni uyku mahmurluğundan kurtarır, hem de su doğru zamanda içilmiş olur. Bu sayede vücut, yemek yemeye hazır hale getirilir.

    Bol miktarda mineral, vitamin, protein, karbonhidrat, lif ve yağ barındıran hurmayı sahurda da yemek, bedenin daha zinde olmasını sağlar. Ayrıca tatlı olmasına karşın ölçülü olmak kaydıyla hurma ve üzüm, kan şekerini yükseltmediği gibi susuzluğu da artırmaz.

    Genellikle sahurlarda kahvaltı tavsiye edilir. Bu kahvaltının ne manaya geldiğini iyi bilmek gerekir. Bol zeytin, tuzlu peynir ya da bunlarla yapılmış hamur kızartmaları, patates kızartması, sucuklu-sosisli yumurtalar; elbette sahur sofrasına uygun olmayan yiyeceklerdir.