İffet: Ahlâkî temizlik, namus, ırz. Doğruluk anlamlarına gelmektedir. İFFET KELİMESİNE ÖRNEKLER Gâfil insanlarda ise çok zenginlik de çok fakirlik de aynı günahta birleşir. Çok fakirlik ve çok zenginliğin, iffetsizliğin kapılarını açma riski vardır. Diğer taraftan çok zenginlik, ihtirâsı kamçıladığı için, çok fakirlik de sabrı zorladığı için, sirkati, haksız kazancı mübah gösterebilir. Bunun içindir ki Efendimiz (s.a.v) : “Yâ Rabbi, unutturan fakirlikle birlikte azdıran zenginlikten… Sana sığınırım.” niyâzında bulunmuştur. “(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç maksadıyla dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmâlarından tanırsın…” (el-Bakara, 273) Bir müʼminin kalbi âdeta mânevî bir röntgen hâline gelecek. Kendisine kimlerin zimmetli olduğunu sîmâlarından bilecek. Bu zimmetine dikkat edecek. Hâlini arz eden muhtacı dinleyeceksin. Fakat iffeti dolayısıyla isteyemeyeni de sen gidip bulacaksın. Nasıl üstüne başına bir şeyler almak için dükkân dükkân dolaşıyorsan, üzerine zimmetli olan fakir fukarayı bulmak için de dolaşacaksın. Mülk Allâh’ın, bizim değil. Emânet bize. Bu durumda nasıl israf edersin? Sana ait olmayan bir malı, nasıl keyfince kullanabilirsin? Bu, emânete ihânet olmaz mı? Şeyh Sâdî-i Şîrâzî buyurur: “Allah dostları, daha ziyâde, kimsenin uğramadığı dükkânlardan alışveriş ederler.” Yani onlar, garipleri arayıp bulur, kimsesizlerin kimsesi olur, muzdariplerin derdiyle dertlenir, iffetinden dolayı çekinip ihtiyacını arz edemeyen muhtaçları sîmâlarından tanırlar. Kuvve-i şeheviyyenin ifrâtı, fücurdur, edepsizlik ve ahlâksızlıktır. Tefrîti, cümûd yani donukluktur. Makbul olan îtidâli ise, edep, iffet ve hayâdır.