İbadet Ve Övgü Kâinattaki düzeni, güzellikleri ve yaratıcının ilâhî tezahürlerini idrak eden bir mü'min bu durumda hissettiği saygı ve hayranlıkla karışık korku duygularını sesli ya da sessiz olarak dile getirir. Bu duâ türünde Allah arzusu talep şeklini alır. Yani Allah, yapılacak ve övülecek bir varlık olarak görülür ve bunun dışında bir niyet ve motif taşımaz. "Hamd" ihsan sahibi olan büyüğü övmek; "ta'zîm" fikrî ve teşekkür maksadıyla birini methetmek anlamlarına gelir. îslâmî ilimler terminolojisinde ise, bütün yaratıkların kendi lisanları ile yüce Allah'ı teşbih etmeleri ve övmelerine hamd denir. "Hamd", "medih (övmek)" kelimesinden daha dar anlamlıdır. İster yaratan, ister yaratılan olsun, ayrım gözetilmeksizin medih (övgü) hepsine yapılabilir. Hamd ise sadece yaratıcıya yani Allah'a yapılır. Meselâ bir inci, bir çiçek, at vs. methedilebilir; fakat bunlara hamdedilemez. Ayrıca medh, bir şey birisine verildikten sonra yapılabileceği gibi, önce de yapılabilir. Hamd ise, sadece ihsandan sonra yerine getirilir. Ahlâka uygun olmayan herhangi bir şey methedilebilir" fakat bunlara hamd edilemez. Hamd, sadece meşru ve ahlâka uygun olan şeyler için yapılır. Hamd, kelimesiyle anlam bakımından yakın olan diğer bir kelime de "şükür" kelimesidir. Âlimler, şükrü "Kulun dilinde Allah'ın verdiği nimetin eserinin övgü ve itiraf ile açık olması" diye tarif etmişlerdir. Hamd kavramı Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok âyetinde zikredilmiştir. Bu kelime, "Allah" ve Allah'ın sıfatlarından olan "Rab" kelimesiyle kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'in ilk sûresi olan Fatiha sûresinin birinci âyeti "hamd" kelimesiyle başlamaktadır. Bu âyette hamdın sadece Allah'a yapılabileceği ifade buyurulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de hamdın sadece Allah'a mahsus olduğunu ifade eden âyet sayısı toplam olarak 38'dir. Bunlardan bir kaçı şöyledir: "Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlıkları var eden Allah'a mahsustur." (Enam: 1) "Ey Nûh! Sen ve beraberindekiler gemiye yerleşince "Bizi zalim milletten kurtaran Allah'a hamdolsun!" de." (Yûnus: 10)