Cennetle müjdelenen on kisiden biridir. Hz. Ömer'in vefatindan sonra, halife seçimini gerçeklestirmeleri için tayin ettigi alti kisilik "Ashabü's sûra" (danisma kurulu) üyelerindendir. Annesi kendisini "Ebu't-Tâhir" diye çagirirdi. Fakat Zübeyr (r.a) kendisini oglu Abdullah ile künyelendirmis ve bu künye ile taninmistir (el-Askalânî, el-Isâbe fi Temyizi's Sahâbe, Beyrut, t.y., III, 5; Ibn Hisâm, Sîre, Misir 1955, I, 250; Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebî, 13; Ibn Abdi'l-Berr, el-Istiâb fî Ma'rifeti'l-Ashâb, Kahire, t.y., II, 510; Ibn Sait Tabakâtü'l-Kübra, Beyrut,1957, III, 100). Zübeyr, Hz. Ebu Bekir'in Islâm'a girmesinden kIsa bir müddet sonra müslüman olmustur. Ilk müslümanlarin dördüncüsü veya besincisidir. Ancak ne dogum tarihi, ne de kaç yasindayken müslüman oldugu kesin olarak bilinmemektedir. Muhtelif kaynaklar, müslüman oldugu sirada onun 8-16 yaslari arasinda bulundugu söylerse de bu tahminlerin dogrulugu süphelidir. Zira babasi Avvam b. Huveyfid'in Ficar savaslarindan birinde (kuvvetli bir ihtimalle dördüncü ve son savasta) öldürüldügü, onu öldürenin de Mürre b. Muatab es-Sakafi oldugu kabul edIlmektedir. Bazi kaynaklarda Zübeyr (r.a)'in Hz. Afi, Talha ve Sa'd b. Ebi Vakkas ile ayni yilda dogdugu ifade edIlmektedir (el-Endelüsî, el-Ikdü'l-Ferîd, Beyrut, t.y., VI, 92; Ibn Kuteybe, el-Maârif, Lübnan,1970, 96; el-Askalânî, a.g.e., III, 5; Ibnü'l-Esir, Üsdü'l-Gâbe fî Ma'ifeti's-Sahabe, Kahire, 1970, II, 250; Ziriklî, el-A'lâm, Beyrut, 1969, III, 74; Ibn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 510-511; Ibnü'l-Cevzi, Safvetü's Safve, Haleb,1969, I, 342; Butrus el-Bustânî, Dâiretü'l-Maarif, IX, 177). Son Ficar savasi, Hire hükümdari dördüncü Münzir'in oglu Numan Ebû Kâbûs'un saltanati (585-614) sirasinda meydana gelmistir. Ficar savasi basladigi zaman, kimi rivayetlere göre Peygamber (s.a.s),14-15 yaslarinda, kimi rivayetlere göre ise daha küçük yaslardaydi. Son Ficar savasinda ise O'nun 14-20 yaslarinda oldugu gelen rivayetler arasindadir (Ibn Hisâm, a.g.e., II, 89; Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-Tarih, trc. Istanbul 1986, I, 511). Son Ficar savasi ile Peygamber (s.a.s)'in Mekke'lileri Islâm'a davet etmeye basladigi 610 yili arasinda yirmi küsûr yil vardir. Buna göre Ilk müslümanlardan olan Zübeyr (r.a)'in bu tarihte, yirmi yasindan büyük olmasi gerekir. Zübeyr'in babasi ölünce, amcasi Nevfel onun velâyetini üstlenmisti. Küçük yasta yetim kalan Zübeyr'i, annesi çok döverdi. Amcasi da onu savunur, dövmesine engel olmaya çalisirdi. Ancak Zübeyr büyüyüp müslüman olunca, onu karsi bu sevgisi öfkeye dönüstü. Öyle ki, Islâm'dan dönmesi için onu bir hasira baglayip asar ve ates yakarak dumanla ona iskence ederdi (el-Askalâni, a.g.e., III, 5; Ibn Sa'd, a.g.e., III, 101). Zübeyr, 615 yilinda Mekkeli müslümanlarla birlikte Habesistan'a hicret etmistir. Medine'ye hicretten sonra muhacirlerle ensâr arasinda kardeslik tesis edildigi zaman Zübeyr ile Seleme b. Selâme b. Vaks kardes ilan edIlmisti (Ibn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 511). Baska rivayetlerde ise, Rasûlüllah'in; Abdullah Ibn Mes'ûd veya Talha ya da Ka'b b. Mâlik'le Zübeyr arasinda kardeslik tesis ettigi ifade edIlmektedir (Ibn Sa'd, a.g.e., III, 102; Ibn HIsam, a.g.e., I, 505). Bedir günü müslümanlarin sayili birkaç ati vardi. Bunlardan biri de Zübeyr'in Ya'sub adli ati idi. O gün bir çok müsrIki öldürmüstür ki, bunlardan biri "Kureys'in aslani, Muttalibogullari aslani" diye bilinen amcasi Nevfel idi (Ibn HIsam, a.g.e., I, 666, 708; Ibn HIsam, Cemheretü Ensâbi'l-Arab, Kahire, 1982, 120). Zübeyr'in oglu Abdullah, babasi ile ilgili olarak su olayi anlatiyor: "Ahzâb günü, ben ve Ebû Seleme'nin oglu Ömer (çocuk oldugumuzdan) kadinlarin yaninda birakIlmistik. Bir de baktim ki babam Zübeyr, atinin üstünde Iki yahut üç kere Kurayza ogullarina gidip geldi. Evimize döndügümüzde babama: Babacigim! Ben seni Benî Kurayza yurduna gidip gelirken gördüm dedim. Babam: Sen beni öyle gördün mü evlâdim? dedi. Ben de Evet, dedim. Babam: Rasûlüllah (s.a.s); "Benî Kurayza ya kim gider de onlarin haberini bana getirir" dedi. Ben de gittim. Döndügümde, Rasûlüllah, anasi ile babasini bir arada zikrederek Ânam babam sana feda olsun" dedi (Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebi, 13).