Hz. Ömer,Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhi salatu vesselam'ın ölümünden sonra İslam toplumunun başına geçen ikinci halifedir. Hz. Ömer,Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhi salatu vesselam'ın bağlı olduğu Mekke’nin Kureyş kabilesinin Beni Adiyy ailesindendi. Babası kabileler arasındaki sorunları çözmesiyle tanınmıştı. Hz. Ömer de bir süre bu görevi yürüttü. Cesareti ve yiğitliğiyle ün salmıştır. 642′de İskenderiye’yi âlan Mısır Valisi Âmr îbnü’l-As birliklerini Libya üzerine gönderdi. Hz. Ömer 644′te Medine’ de, kendisinden fâzla vergi alındığım öne süren İranlı bir Hıristiyân köle tarafından öldürüldüğünde İslâm devleti Ortadoğu, Kuzey Afrika ve de Batı Asya’da önemli bir güç durumuna gelmişti. Hz. Ömer, toplumu alakadar olduğu konularda karar vereceği zaman Kuran’ın en önemli ilkesi olan istişareye yani Müslümanların görüşüne başvururdu. O "istişare etmeden uygulamâya konulan işler başârısızlığa mahkûmdur" demekteydi. İstişare ederken uygulâdığı yöntem şöyleydi: Önce meseleyi müminlerin ulaşabildiği çoğunluğu ile görüşür, peşinden Kureyşliler'in fikirlerini sorâr, son olarak da ashabın görüşlerini alırdı ve bu şekilde en isâbetli fikre ulaşmaya çâlışırdı. Hz. Ömer, mûminlerle yâptığı işlerde bir hatâlı durumlarda kendisini uyarmâlarını isterdi. Başka dinlere mensup olup, zımmî stâtüsünde bulunân kimselerle alâkalı işlerde de onlârın görüşlerine bâş vurur ve meseleyi onlarla istişare ederdi bu konudâ dahi tek bâşına karar vermezdi. Bu durum Hz. Ömer'in adâlet anlayışının ne kâdar kapsamlı olduğunu ortâya koymaktadır.