Hz Muhammedin Yolculukları

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Beyza tarafından 22 Kasım 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Hz Muhammedin Yolculukları

    Hz. Peygamber'in Tâif'te Karsilanisi Kureys'in zulümleri artik katlanilamaz bir duruma gelmisti. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.s.) Mekke Devri'nin 10'uncu yili (620 M.) Sevvâl ayinda, yanina evlâtligi Hârise oglu Zeyd'i de alarak Tâif'e gitti. Tâiflileri "Hak Din"e dâvet edecekti. Tâif'te Sakiyf Kabîlesi vardi, onlar da putperestti. Rasûlullah (s.a.s.) 10 gün kadar, onlara Islâm'i anlatmaga çalisti, ileri gelenleri ile görüstü. Hiç biri Müslüman olmadigi gibi, "Senden başka Peygamberlik gelecek kimse kalmadi mi?" diye alay ettiler "Memleketimizden çik da nereye gidersen git.." diye Allah sevgilisini kovup hakaret ettiler. Tâif'ten ayrilirken de çoluk çocugu ve ayak takimi düsük tabîatli kisileri yolun iki tarafina siralayip taslattilar. Rasûlullah (s.a.s.)'in ayaklari, atilan taslarla yara-bere içinde kaldi, ayakkabilari kanla doldu. Ayaklarindaki yaralarin verdigi acidan yürüyemez hâle gelip oturmak istedikçe, zorla kaldirip yarali ayaklarini taslamaga devâm ediyorlar, bu yürekler parçalayan acikli hâline gülüp egleniyorlardi. Vucûdunu atilan taslara siper eden evlâtligi Zeyd, bir kaç yerinden yaralandi. Rasûlullah (s.a.s.) hayâti boyunca karsilastigi sikintilardan en büyügünü o gün yasamisti. Nihâyet Rabîa'nin ogullari Utbe ve Seybe'nin yol üstündeki bagina siginarak ayak takiminin tâkiplerinden kurtulabildi. Burada bir çardagin gölgesinde, ellerini kaldirip su hazîn duâyi yapti: -"Ilâhi, kuvvetimin za'fa ugradigini, çâresizligimi, halkin gözünde hor ve hakîr görüldügümü ancak sana arzederim. Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin zayif görüp de dalina bindigi bîçârelerin Rabbi sensin, Ilâhî, huysuz ve yüzsüz bir düsmanin eline beni düsürmeyecek, hatta hayâtimin dizginlerini eline verdigim akrabamdan bir dosta bile birakmayacak kadar bana merhametlisin. Yâ Rabb, eger bana karsi gazabli degilsen, çektigim belâ ve sikintilara hiç aldirmam, fakat senin esirgeyiciligin bunlari da göstermeyecek kadar genistir. Yâ Rabb gazabina ugramaktan, rizandan mahrûm kalmaktan, senin karanliklari aydinlatan, din ve dünya islerini dengeleyen yüzünün nûruna siginirim. Râzi oluncaya kadar iste affini diliyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir..." (97)

    Görüldügü üzere yapilan bunca ezâ ve cefâya ragmen bedduâ etmemis, hatta yolda Mekke'ye iki konak mesâfede "Karn" denilen yerde kendisine Cebrâil gelerek: -"Ey Allah'in Rasûlü, Allah kavminin sana söylediklerini isitti, yaptiklarini gördü, sana su Daglar Melegi'ni gönderdi. Kavmin hakkinda ne dilersen, bu melege emredebilirsin..." dedi. Daglar emrine verilmis olan melek de kendisini selâmladiktan sonra: -"Ya Muhammed, emrine hazirim. (Ebû Kubeys ile Kayakan denilen) su iki yalçin dagin Mekkeliler üzerine devrilip, birbirine kavusarak müsrikleri tamâmen ezmelerini istersen emret..." dedi. Fakat Rasûlullah (s.a.s.): -"Hayir, onlarin ezilip yok olmalarini degil, Rabbimin bu müsriklerin sulbünden, O'na hiç bir seyi ortak kilmayan ve yalniz Allah'a ibâdet eden bir nesil meydana getirmesini istiyorum..." demistir.(98) Rabîa'nin ogullari, Peygamber Efendimizin acikli hâlini gördüler. Hiristiyan köle Addâs ile O'na bir salkim üzüm gönderdiler. Rasûlullah (s.a.s.) "Bismillah..." diyerek üzümü yemege baslayinca, Addâs hayretle: -"Bu bölge halki böyle söz söylemezler, onlar Allah adini anmazlar", dedi. Hz. Peygamber ona nereli oldugunu sordu. Addâs: -"Ninovaliyim, Hiristiyanim", diye cevâp verdi. Rasûlullah(s.a.s.): -"Demek kardesim Yunus Peygamberin memleketindensin".... dedi. Addâs: -Sen Yûnus'u nerden biliyorsun? diye sordu. Rasûlullah (s.a.s.): -Yûnus benim kardesim, O'da benim gibi Peygamberdi, dedi. Daha sonra Rasûl-i Ekrem Addâs'a Islâmiyeti anlatti. Addâs da orada Müslüman oldu.(99) Hz. Muhammed (s.a.s.) en zor ve en sikintili anlarinda bile Peygamberlik görevini ihmâl etmiyordu. b) Mekke'ye Dönüs Rasûl-i Ekrem'in himâyesiz Mekke'ye girmesi imkânsizdi. Esasen, hayâti tehlikede oldugu için Mekke'den Tâif'e gitmisti. Bu sebeple dönüste, Hira (Nûr) Dagina çikarak, Kureysin hatiri sayilir büyüklerinden Adiyy oglu Mut'im'e haber gönderdi. O'nun himâyesinde gece vakti Mekke'ye girdi. Kâbe'yi tavâf edip Hârem-i Serif'de iki rek'at namaz kildiktan sonra evine döndü.

    Arap âdetlerine göre, bir kimse himâyesine aldigi kisiyi korumaga mecburdu. Bu sebeple, Mut'im ve çocuklari silahlanip Kâbe'nin dört bir tarafini tuttular. Peygamber Efendimizin Mekke'ye girip serbestçe tavâf etmesini ve evine gitmesini sagladilar.(100) (620 M.) Mut'im, Bedir savasinda müsrik olarak öldü. Peygamber Efendimiz, Mut'im'in bu iyiligini unutmamis, Bedir esirlerinin kurtarilmasi için Medine'ye gelen oglu Cübeyr b. Mut'im'e: - "Eger senin o ihtiyar baban, sag olsaydi da bu murdar herifleri benden isteseydi, hepsini ona bagislardim." demisti.

    alıntı