Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v), Veda Haccı'nı yapıp Medine'ye döndükten sonra 27 Mayıs 632'de hastalandı. Bu yüce insanın hastalığı gün gectikçe ağırlaştı. Mescide bile çıkamaz duruma gelince kendi yerine namaz kıldırması için Hz. Ebu Bekir'i görevlendirdi. 8 Haziran 632'de de vefat edip Hakkın rahmetine kavuştu. Hz. Muhammed (s.a.v)'in vefatı Müslümanları derin üzüntüye boğdu. İnsanlar ağlıyordu. Pek çok k,ş, Mescid-i Nebi ve Peygamber Efendimizin evinin çevresine toplanmıştı. Hz. Ebu Bekir, vefat haberini alır almaz hemen Allah Resulünün evine geldi. Yıllardır arkadaşlık ettiği, sürekli yakınında olduğu bu mübarek insanın cansız bedenini görünce ağlamaya başladı. Bir süre sonra kendini toparlayıp dışarı çıktı. Mescid-i Nebi'nin çevresinde toplanan insanlara hitaben kısa bir konuşma yaptı. "Kim Muhammed'e tabıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim ki Allah'a tpıyorsa bilsin ki Allah daim ve ölümsüzdür." (1) dedi onun konuşmasını dinleyen müslümanlar da sakinleşti. Hz. Muhammed (s.a.v)'in cenaze ve defin işleriyle ilgili görevi damadı ve yeğeni olan Hz. Ali üslendi ve Hz. Ali'nin yanı sıra Hz. Abbas'ın oğulları, Peygamberimizin naaşını yıkayıp kefenlediler. Müslümanlarda gurup halinde onun cenaze namazını kıldılar. Peygamberimizin naaşı, vefat ettiği yer olan Hz. Ayşe'nin odasına defnedildi. Onun kabrine tertemiz cennet bahçesi anlamına gelen Ravza-i Mutahhara denildi. Mescid-i Nebi'nin bitişiğinde yer almaktadır. Her yıl umre veya hac amacıyla Mekke'ye giden Müslümanlar, oradan Medine'ye geçip Peygambermizin kabrini de ziyaret etmeye önem vermektedirler. (1) Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, Hatemül Enbiye Hz. Muhammed ve hayatı, s.443; Muhammed Heykel, Hz. Muhammed Mustafa, s. 465.