Hz. Muhammed’in Tebliğ ve Tebyin Görevi Tebliğ; sözlükte, taşımak, götürmek, ulaştırmak manalarına gelir. Peygamberlerin temel görevlerinden biri “tebliğ”dir. Cenab-ı Allah, Hz. Peygamber’i kendisine ilettiklerini tebliğ etmekle görevlendirmiştir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bu görevini hakkıyla yerine getirmiş ve veda hutbesinde bu tebliğ görevini yerine getirdiğine insanları şahit tutmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, “…Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” (Nûr suresi, 54. ayet.) buyrulmuştur. Allah Azze ve celle, Hz. Peygamber’in bu görevini yerine getirmesi için teşvik etmiş ve bu konuda karşılaşacağı tehlikelere karşı kendisini koruyacağını vurgulayarak şöyle buyurmuştur: “Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır. Allah, hakikati inkar eden insanları doğru yola iletmez.”(Maide suresi, 67. ayet) Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), tebliğinde muhataplarından gönüllü bir teslimiyet beklemiştir. Allah Resulünün görevi, insanlara nasihat edip öğüt vermektir, onları zorlamak değil. Kur'an-ı Kerim'de Ra’d suresinin 40. ayetinde, “…Sana düşen ancak mesajı tebliğ etmek, duyurmaktır; hesabı görmek ise bize aittir.” buyrularak Hz. Muhammed'in sadece tebliğ yapmakla yükümlü olduğu anlatılmıştır. Allah, ayetlerini insanlara ulaştırma konusunda Hz. Peygamber’e cesaret verip teşvik etmiştir. Böylece Hz. Peygamber, her türlü zorluğa göğüs gerebilmiş ve tebliğini kınayanların kınamasına aldırış etmeden açıkça insanlara iletmiştir. Kur’an’da Peygamberler, “Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimseler.” (Ahzab suresi, 39. ayet.) olarak tanıtılırlar. Bu nitelikleri onların tebliğ ve tebyin sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmelerine yardımcı olmuştur. Buna bağlı olarak Resul-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.v) güvenilir kişiliği onun tebliğinde önemli bir yere sahiptir. A’raf suresinin 68. ayetinde, “Size Rabb’imin buyruklarını tebliğ ediyorum. Ben sizin iyiliğinize çalışan, sizi uyaran güveneceğiniz bir insanım.” buyrularak onun bu özelliğine vurgu yapılmıştır. Peygamberlerin görevlerinden biri de “tebyin”dir. Tebyin; beyan etmek, açıklamak, izah etmek ve gerçeği ortaya koymak demektir. Tüm peygamberler, söz ve davranışlarıyla bunu yerine getirmişlerdir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) de tebliğ ettiği vahyin içeriğini insanların anlamaları için gerektiğinde açıklamalar yapmıştır. İnsanların sorularını cevaplamış ve pek çok konuda onları düşünmeye yönlendirerek ayetleri daha iyi anlamalarına yardım etmiştir. Ayetlerin açık seçik anlaşılmasının en önemli nedeni, onun ayetleri bizzat yaşayarak sergilediği davranış ve uygulamalardır. Hz. Muhammed'in (s.a.v) yaşantısı, Kur'an'a uygun bir model oluşturmuştur. Bu anlamda Nahl suresinin 44. ayetinde, “(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.” buyrulmuştur. Bütün peygamberler, kendi kavimlerinin içinden seçilmiş ve vahiyler o kavmin konuştuğu dilde gelmiştir. Bunun nedeni peygamberlerin üstlendiği vahyi “açıklama” görevini yeterince iyi yapabilmelerine imkan vermektir. Dahası peygamberlerin bu tebliğ ve açıklama görevi kuru kuruya bir bilgi aktarımından ibaret değildir. Muhatapları açısından çok daha fazla faydalar içermektedir. Al-i İmran suresinin 164. ayetinde, “Allah, mesajlarını onlara iletmek, onları (kötülüklerden ve inkardan) arındırmak ve onlara ilahî kelamı ve hikmeti öğretmek için içlerinden kendileri gibi (beşerden) bir elçi çıkararak müminlere lütufta bulunmuştur…” buyrularak Hz. Muhammed'in (s.a.v) insanlara Yüce Allah’ın bir lütfu olduğu dile getirilmiştir. Hatta Kur’an’da Resul-i Ekrem Efendimizin (s.a.v) getirdiklerine inanmak ile günahların bağışlanması arasında olumlu bir ilişki kurulmuştur. Peygamberlerin görevlerinden biri de “teşri” dir. Teşri; kanun ve hüküm koymak anlamına gelir. Peygamberler, yaşadıkları toplumda ortaya çıkan sorunlara çözümler getirmişlerdir. Onların tebliğ ve tebyin görevlerinin yanı sıra teşri sorumlulukları da vardır. Bu konuda A’raf suresinin 157. ayetinde şöyle buyrulmuştur; “…O (Peygamber); onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Bütün peygamberler gibi Resul-i Ekrem Efendimiz de görev ve sorumluluklarını yerine getirirken insanlardan kendisi için bir karşılık beklememiştir. Bu tutumları onların dürüstlüğünün ve samimiyetinin en açık kanıtıdır. Kur'an-ı Kerim'de, “İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün alemler için ancak bir uyarıdır.”(En’am suresi, 90. ayet.) buyrularak Hz. Muhammed'in tebliğ, tebyin ve teşri sorumluluklarını yerine getirirken sadece Yüce Allah’ın rızasını gözettiği vurgulanmıştır.