Peygamber efendimizin doğduğu ortam kısaca Hz. Muhammed (s.a.v.), Arap Yarımadası’nda bulunan Mekke şehrinde dünyaya geldi. Mekke o dönemde, Arap Yarımadası’nın en önemli ticaret ve yerleşim merkezlerinden biriydi. Mekke’de Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail (a.s.) tarafından yapılan Kâbe bulunuyordu. Kâbe, yeryüzünde Allah’ın (c.c.) adını anmak amacıyla yapılan ilk ibadet yeridir. Kâbe’nin bu kentte olması Mekke’ye ayrı bir önem kazandırmıştır. Tarih boyunca Mekke, insanların ziyaret için sürekli uğradıkları bir şehir olmuştur. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu dönemde Araplar, kabileler hâlinde yaşıyorlardı. Kabile sisteminin kendine özgü kuralları vardı. Bir kabileye mensup olmak kişiye belirli haklar kazandırıyordu. Kabile bağları çok güçlüydü. Bu nedenle her kabile kendi mensuplarını korumaya büyük önem verirdi. Arap toplumunun yaşam şekli de farklılık gösteriyordu. Halkın bir bölümü kentlerde yerleşik bir hayat sürerken bir bölümü de göçebe bir hayat yaşıyordu. Göçebe hayat yaşayanlara “bedevi” deniyordu. Kentlerde yaşayanlar tarım ve ticaretle uğraşıyorlardı. Göçebe yaşayanlar ise geçimlerini hayvancılık yaparak sağlıyorlardı. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu dönemde Arapların büyük bir bölümü putlara tapıyordu. Kâbe’de çok sayıda put bulunmaktaydı. İnsanlar, kendi yaptıkları putları Allah (c.c.) ile aralarında bir aracı olarak görüyorlardı. O dönemde Arap Yarımadası’nda putperest olanların yanı sıra az da olsa Yahudilik, Hristiyanlık ve Mecusilik gibi dinlere inananlar da yaşıyordu. Bunların dışında “Hanif” adı verilen kişiler de vardı. Bu insanlar Hz. İbrahim’in inancını devam ettiriyorlardı. Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine inanıyorlar ve putlara tapmıyorlardı. Hanifl er, o dönemde yaşanan kötülüklere de katılmıyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) de kendisine peygamberlik görevi verilinceye kadar bu inanca göre yaşamıştı. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğduğu yıllarda Arap toplumunda insanların can ve mal güvenlikleri yoktu. Çünkü adam öldürme, hırsızlık, kan davaları ve kabileler arasında savaş gibi olaylar çok sık yaşanıyordu. Güçlüler zayıf olanların haklarını elinden alıyor; kadınlara, kız çocuklarına hiç değer verilmiyordu. Bir baba için kız çocuğu sahibi olmak utanç verici bir durumdu. Sonuç olarak Arap Yarımadası’nda o yıllarda çok farklı dinî, sosyal ve ekonomik bir yaşam söz konusuydu. Hz. Muhammed (s.a.v.) böyle bir ortamda dünyaya geldi.