Hz. Muhammedin hayatından örnek hikayeler

Konusu 'Kıssadan Hisse' forumundadır ve Adile tarafından 28 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Peygamber Efendimizin Hayatından İbret Verici Hikayeler


    Münafıkın Gözü Olmasaydı
    Bir gün öğle nemâzından sonra, Cebrâîl aleyhisselâm yetmişbin melek ile gelerek, Enâm sûresini getirdi. Resûlullah hazretleri o gece bütün Eshâb-ı kirâmı Âişe radıyallahü teâlâ anhâ hazretlerinin evinde topladı. Kandil yakıp, Sûre-i Enâmı okudular. Kandil ışıksız oldu.
    Resûlullah hazretleri Ebû Bekr hazretlerine buyurdular ki,
    - Yâ Ebâ Bekr, kandili ışıklandır.
    Bir sâat sonra yine karardı.
    Hazret-i Resûl-i ekrem yine buyurdu.
    - Yâ Ebâ Bekr, kandilin ışığını çoğalt..
    Hazret-i Ebû Bekr, kandili ışığını çoğaltmak için kalkdı. Bakdı ki kandilin yağı tükenmiş.
    Dedi ki,
    - Yâ Resûlallah! Kandilde yağ kalmamış. Bu gece yağ almak imkânımız da yokdur. Kandil bize lâzımdır, kelâm-ı Rabbilâlemîni okuyalım.
    Hazret-i Resûlullah buyurdular ki,
    - Bir mikdâr kendi ağzının tükrüğünden kandile damlat.
    Âişe-i Sıddika hazretleri buyurur ki,
    - Babam bir mikdâr ağzının suyunu, Resûlullah hazretlerinin emr-i şerîfi ile kandile damlatdı. Kandilin ışığı çoğaldı. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin emr ve fermânı ile şiddetli bir ışık oldu ki, Eshâb-ı kirâmın gözlerini kamaşdırdı.
    Server-i âlem sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki:
    - Bu kandili söndürmeyiniz!
    Kırk gün kırk gece o kandil, Âişe-i Sıddîka hazretlerinin evinde yandı.
    Bir münâfık hazret-i Âişenin evine geldi. O kandili gördü.
    - Ne acâib kandil, kırkgün kırk gecedir sönmez, dedi.
    O sâatde o kandil söndü. Cebrâîl aleyhisselâm geldi ve dedi:
    - Yâ Muhammed! Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri buyurur:
    "Ben çeşm-i bed [fenâ bakışlı kullar da yaratdım. Eğer o münâfıkın gözü olmasaydı, kıyâmete kadar o kandil; Ebû Bekrin radıyallahü teâlâ anh ağzının suyunun bereketi ile sönmez idi."


    Peygamber Efendimizin Yoksullara Yardımı
    -Efendimiz Aleyhissalatu vesselam yoksullara yardım etmeyi çok severdi. Yine bir gün davet ettiği muhtaçlara önceden hazırladığı yardımı sırayla dağıtmış, alanlarda dağılıp gitmişlerdiki, tam o esnada bir başka yoksul uzaklardan koşarak gelip kendisine verilecek bir şey kalmadığını anlayınca üzülmüştü. Efendimiz Aleyhissalatu vesselam üzülen bu yoksula, “Üzülme.” dedi: “Sana da bir çare bulabiliriz.” Bulduğu çareyi de şöyle açıkladı: “Buradan doğruca Medine çarşısına git, ihtiyaçlarını satan dükkanlara gir, ne lazımsa al, sonra da de ki: “Mal benim, borç Resulüllah’ındır! Yeter ki çocuklarını sevindir, sen de üzülme!” Adam ‘Olur mu böyle bir şey?’ demek isteyince, Efendimiz Aleyhissalatu vesselam onu dükkanlara doğru yönlendirirken tembihini tekrarladı. “Unutma!” dedi, “Mal benim borç Resulüllah’ın, diyeceksin. Mal sana, ödemesi bana ait olacaktır.” buyurdu.



    Peygamber Efendimizin Cömertliği

    Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), son derece cömert ve mükrim idi ve de hiçbir dilenciye [yok] diyerek cevap vermezdî. Eğer yanlarında verilecek birşey bulamaz ise ya ashabından ödünç olarak verir veya "yarın gel" gibi birşey söylerdi. Huneyn savaşında ganimet mallarından bir vadiye toplanmış olan develer için Safyan ibni Umeyye: "Ne iyi develer!" Efendimiz Aleyhissalatu vesselam"Öyle ise onlar senin olsun," deyip bu yüz deveyi Safvan'a bağışlamıştı. Safvan bu ikramı görünce: "Bu kadar cömertlik ancak Peygamberlerde bulunur," diyerek hemen müslüman olmuştur.