Hz. Muhammed'in Evlatlığı Zeyd

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Adile tarafından 20 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'ın Hicretin beşin'ci senesi, Zilkâde ayı.
    Hz. Zeynep binti Cahş, Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'ın halası Ümeyme binti Abdülmuttalib'in kızı idi. Daha önce Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'ın evladlık edindiği Hz. Zeyd bin Hârise ile evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz yapmıştı.( Tabakât, 8:101.)

    Hz. Zeynep ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri halde sırf Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'ınısrarı üzerine rıza göstermişlerdi.
    Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeynep'i kendisine mânen küfüv denk bulmuyordu. Bu durum mânevî imtizaçsızlığa sebep oluyordu. Nitekim evliliklerinin birinci yılı henüz bitmişken, Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize gelerek, "Yâ Resûlallah! Ben, âilemden ayrılmak istiyorum" dedi.

    Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'ın cevaben, "Zevceni tut boşama! Allah'tan kork" buyurdu.(A.g.e., 8:101; Tirmizî, Sünen, 5:354; ibn-i Kesir, Tefsir, 3:491.)

    Ancak Hz. Zeyd, ferasetiyle Hz. Zeynep'in yüksek bir ahlâkta yaratılmış olduğunu ve bir peygamber hanımı olacak fıtratta bulunduğunu hissetmişti. Kendisini de ona zevc olacak fıtratta mânen küfüv bulmadığı için boşadı.
    Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam), mânevî geçimsizlik sebebiyle Hz. Zeyd ve Hz. Zeynep arasındaki evliliğin son bulmasından son derece üzüldü.
    Çünkü, bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, mahzun Zeynep (r.anh) ile hâdiseden dolayı üzülen akrabalarının gönlünün alınması gerekiyordu.
    Hz. Zeynep'in iddeti boşandıktan sonra beklemesi gereken müddet dolmuştu.

    Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam) birgün Hz. Âişe Validemizle oturmuş sohbet ediyordu. Bu esnada kendisine vahiy geldi. İnen âyetlerde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyordu:
    "Zeyd o hanımla alâkasını kesince Biz onu sana nikâhladıktâ ki evlâtlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmenin mü'minler için günah olmayacağı anlaşılsın. Allah'ın emri işte böylece yerine getirilmiştir.

    "Allah'ın kendisi için takdir ettiği şeyi yerine getirmesinde Peygamber için bir vebâl yoktur. Daha önce geçen peygamberler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın emri, tâyin edilmiş ve değişmez bir hükümdür."(Ahzab Sûresi, 37-38.)
    Vahiy hali sona erince, Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam) gülümsedi, "Allah'ın, onu bana gökte nikâhladığını, Zeynep'e, kim gidip müjdeler?" buyurdu.

    Âyet-i kerimelerden açıkça anlaşılacağı gibi, Cenâb-ı Hak, Hz. Zeynep'i zevceliğe alması için Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)'e emir vermiştir.

    Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam)de bu emre uyarak Hz. Zeynep'i zevceliğe almıştır. Âyet-i kerimedeki "Biz onu sana zevce yaptık" beyanı bu nikâhın bir akdi semavi olduğuna açıkça delâlet ediyor. Demek ki, bu nikâh, harikulâde, örf ve zahiri muâmelelerin üstünde sırf Allah'ın emriyledir ki, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Allah'ın emrine boyun eğmiştir. Nefsî arzularla hiçbir ilgisi yoktur.

    Bu evliliğin mühim bir hikmeti


    Yüce Allah'ın emriyle, Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam) Hz. Zeynep arasında kurulan bu evliliğin ehemmiyetli bir şer'i hükmü olduğu gibi, Bütün mü'minleri ilgilendiren bir hikmet ve fayda tarafı da vardı. Bu da konu ile ilgili gelen vahyin: "Tâ ki, evlâtlıklarını, kendilerinden alâkalarını kestikleri zevcelerini almakta mü'minler üzerine günah olmasın" meâlindeki kısmında beyan buyurulmuştur.

    Zira, Cahiliyye Devrinde, bir kimse birisini evlât edindiği zaman, halk, evlâtlığı, onun adıyla anar vede evlâtlık, öz evlât gibi o kimsenin mirasından faydalanırdı. Haliyle bu inanca göre, evlâtlığın boşadığı kadını, onu evlât edinen kimse alamazdı, bu haramdı. İşte,Efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhi salatu vesselam), Yüce Allah'ın emrine uyarak, Hz. Zeynep'i zevceliğe almasıyla Cahiliyye Devrinin bu inanç ve âdetinin bâtıl olduğunu ortaya kondu. Böyle bir durumda mü'minler için de vebâl ve günahın söz konusu olamayacağı belirtildi.