Hz Muhammed'in Eşlerinin Hayatları kısa 1-) Hatice (r.a)Hz.Peygamberimiz(s.a.v)ilk evlilik hayatı, Hz. Hatice validemizle başlar. Onunla evlendiğinde, Peygamberimiz(s.a.v)’in yaşı 25, hanımının yaşı ise, 40’tır. Yani aralarındaki yaş farkı, 15’tir. Onun, Hz. Peygamberin yanındaki yeri, diğerlerinden biraz farklıdır. Risaletini tebliğde O’nun yanında olmuş, bütün insanların terk edip, O’nunla alay ettiklerinde O’na teselli vermiş, hatta Hz. Peygamber’e ilk vahiy gelmesi esnasında böyle bir şeyle ilk karşılaşmanın verdiği heyecanla ürpermesi karşısında hiç tereddüt etmeden şu gönül okşayıcı ve heyecan yatıştırıcı sözleri söylemiştir: Sana müjdeler olsun! Allah’a yemin ederim ki, Allah seni hiçbir vakit utandırmayacaktır. Çünkü sen, akrabana bakarsın, sözün en doğrusunu söylersin, işini görmekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakire verir, kimsenin kazandırmayacağını kazandırır, misafiri en iyi şekilde ağırlarsın, Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında, halka yardım edersin." Bu nadide kadın, aynı zamanda ilk Müslümanlardandır. Vahyin nüzulünün onuncu yılında, hicretten üç sene önce vefat etmiştir. Peygamberimiz(s.a.v)Hz. Hatice’nin ölümü karşısında bir hayli üzülmüştü. Hz. Peygamber’in amcası ve müşriklere karşı koruyucusu olan Ebu Talib ile kendisiyle sükûnet bulduğu eşi Hatice’nin vefatı gibi üzücü olaylar peş peşe geldiği için bu yıla, hüzün yılı denilmiştir. Peygamberimiz(s.a.v)’ın bu evliliği 25 yıl sürmüş, İbrahim dışındaki bütün evlatları da yine bu nadide kadından olmuştur. Vefatı esnasında Peygamberimiz(s.a.v)’ın yaşı 50’dir. Yani Hz. Peygamber evlilik hayatının büyük bir kısmını ve aynı zamanda gençlik ve olgunluk yaşlarını, sadece ve sadece, kendisinden 15 yaş büyük olan bir kadınla geçirmiştir. 2-) Sevde binti Zem’a (r.a)Bu hanımı da ilk Müslümanlardandır. Kocası Habeşistan’a yapılan hicretten sonra vefat etmiş olup, kimsesiz kalmıştı. Peygamberimiz(s.a.v), onunla evlenerek, bu kalbi kırığın da, yarasını sardı; onu perişan olmaktan kurtardı ve ona enis oldu. Zaten sadece Peygamberimiz(s.a.v)’in nikâhı altında bulunmayı düşünen bu büyük kadının, dünya adına istediği başka hiçbir şey de yoktu. Ve Allah Resulü’yle evlendiğinde yaşı 55’ti. Buradan da anlaşılacağı üzere, bu evlilikteki asıl amaç, kimsesiz ve yardımcısız kalan bir kadının elinden tutmak, emin bir yuvaya kavuşturmaktı. 3-) Aişe (r.a)Peygamberimiz(s.a.v)’ın bakire olarak evlendiği ilk ve tek kadındır. O, daha sonra halife olacak olan Hz. Ebubekir’in biricik kızıdır. Ayrıca, Hz. Aişe çok zeki bir nadire-i fıtrat ve nübüvvet davasına tam varis olabilecek yaratılışa sahip bir kadındı. Evlendikten sonraki hayatı ve daha sonraki hizmetleri de göstermiştir ki, O mualla varlık, ancak Nebî zevcesi olabilirdi. Zira O, yerinde en büyük hadisçi, en mükemmel tefsirci ve en nadide fıkıhçı olarak kendini gösteriyor, her yönüyle Hz. Peygamber’i temsil etmeye çalışıyordu. Peygamberimiz(s.a.v) Aişe’yi çok seviyor ve O’na karşı çok şefkatli davranıyordu. Hz. işe’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ben kızlarla oyun oynardım. Oyun arkadaşlarım gelir ve benimle oynardı. Peygamberimiz(s.a.v)’ı gördükleri zaman O’ndan gizlenirlerdi. Çok defa Peygamberimiz(s.a.v), bu arkadaşlarımı benimle oynamaları için gönderirdi." O’nun Hz. işe ile evliliği, yanından hiç ayrılmayan, çektiği sıkıntılara beraberce katlanan, mağara Arkadaşı Hz. Ebubekr için en büyük bir mükâfat idi. 4-) Hafsa binti Ömer (r.a)Hz. Hafsa dul bir kadındır. Kocası Bedir Savaşı’nda şehid edilmiş bir mücahittir. Kocasının vefatına üzülmüş, yalnız başına kalmıştır. Babası Hz. Ömer, kızını önce Hz. Osman’a evlenmesi için teklif etmiş, ancak O kabul etmemiş, Hz. Ebubekir’e teklif etmiş, O da kabul etmemiştir. Daha sonra da duruma şahit olan Allah Resulü fazla beklemeden O’nunla evlenmek istediğini bildirmiş ve evlenmiştir. Bu evlilik de, zaruretlerin getirdiği bir evlilik olup, bununla o yüce insan Hz. Ömer’in gönlü hoş edilmiş, kocasının ölümüne üzülen ve yalnız kalan birisinin bu yalnızlığı giderilmiştir. 5-) Zeynep binti Huzeyme (r.a)Peygamberimiz(s.a.v) Hafsa’dan sonra bu kadınla evlenmiştir. Onun kocası da Bedir’de şehit edilmiş olan, Ubeyde b. Haris’tir. Yalnız başına ve kimsesiz kalan bu mübarek kadının yaşı da 60’tır. Bu kimsesizlik zamanında, kendisine yardım edecek bir ele şiddetle muhtaçtır. Onu bu ihtiyaç içerisinde gören şefkat ve merhamet Peygamberi, onu da nikâhlayarak kendi kanatları altına almak istemiştir. Zaten evlendikten iki yıl sonra da vefat etmiştir. Altmış yaşındaki bir kadınla evlilikte dünyevî bir arzunun bulunması elbette mümkün değildir. Bu evlilikteki tek gaye de, yalnız başına kalan birisine bir yardım eli uzatmaktan ibarettir. 6-) Ümmü Seleme (r.a)Bu da ilk Müslümanlardan olup, Habeşistan’a hicret edenlerdendir. Daha sonra da Medine’ye hicret etmiş, çok sevdiği ve kendisine sıkıntılı hicret yolculuklarında arkadaşlık yapıp, yanından hiç ayrılmayan biricik eşini Uhud Savaşı’nda şehit vermiştir. Yurdundan, yuvasından uzak, bir sürü yetimle, hayat külfetini yüklenmiş bu kadına, ilk şefkat elini, Hz. Ebubekir ve Ömer uzatırlar. Ancak o, bu talepleri reddeder. Daha sonra evlilik teklifini Peygamberimiz(s.a.v) yapar ve bu teklif kabul edilir. Böylece yetimleri, sıcak bir yuvaya kavuşmuş, babalarının ölümünden duydukları üzüntüyü, Allah Resulü vesilesiyle unutmuş, hiçbir zaman gerçek bir babayı aratmayacak bir babaya kavuşmuş oldular. Ümmü Seleme de Hz. işe gibi dirayet ve fetaneti olan bir kadındı. Bir mürşide ve mübelliğe olma istidadındaydı. Onun için bir taraftan şefkat eli onu, himayeye alırken, diğer taraftan da, bilhassa kadınlık âleminin medyûn-u şükran olabileceği bir talebe daha ilim ve irşad medresesine kabul ediliyordu. Yoksa altmış yaşına yaklaşmış Peygamberimiz(s.a.v)’ın, bir sürü çocuğu olan, bir dul kadınla evlenmesini ve evlenip bir sürü külfet altına girmesini, başka hiçbir şeyle izah edemeyiz. 7-) Ümmü Habîbe (Remle binti Ebi Süfyan) (r.a)Mekke’de küfrün bayraktarlığını yapan Ebû Süfyan’ın kızıdır. Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarmaya muktedir Yüce Rabbimiz, gelecekte müminlerin annesi konumuna yükselecek bu kadına, İslam’ın bidayetinde imanı nasip etmişti. Mekke’nin zor şartlarında inancını yaşayamayınca, kocasıyla birlikte Habeşistan’a hicret etme mecburiyetinde kalmıştı. Ancak bu esnada kocası önce Hıristiyan olmuş, sonra da ölmüş, Ümmü Habibe yalnız başına kalmıştı. Allah Resulü durumu öğrenince Necaşi’ye haber göndererek, tek başına kalan bu hanımın kendisine nikâhlanmasını istedi. Durumu öğrenince fevkalade sevinen Ümmü Habibe’nin nikâhı, Necaşi huzurunda kıyılmış oldu. Şayet Hz. Peygamber böyle yapmayacak olsaydı, yalnız ve kimsesiz bu kadın, ya Mekke’ye dönecek babasının ve ailesinin şiddetli zulümleri karşısında dinini bırakacak, ya Hıristiyanlardan yardım dileyecek, ya da kapı kapı dilenip hayatını sürdürecekti. Ancak bu evlilikle en güzel yolu seçmiş oluyordu. Bu evlilik vesilesiyle, o gün için Müslümanların ve Peygamber’in azılı düşmanı olan Ebu Süfyan, inananlara yaptığı işkenceyi hafifletmiş, içinde Hz. Peygamber’e karşı olan azılı kini birazcık dahi olsa dinivermişti. Daha geniş dairede ise, Emevilerle bir akrabalık te’sis edilmiş oldu ki, bu da onların Müslümanlığa girmelerini kolaylaştıran bir unsur oldu. Bundan sonra Ebû Süfyan hane-i saadete rahatlıkla girip çıkma avantajına sahip olarak, Müslümanlığı daha yakından tanıma fırsatını bulup, sonunda iman dairesine girmiş oldu. Açıkça görüldüğü gibi bu evlilikte de, kimsesiz kalan birinin yardımına koşup, onun elinden tutma, onun vesilesiyle Müslümanlara yapılan işkenceyi hafifletme ve azılı düşman biriyle akrabalık kurup, onun imana gelmesine vesile olma vardır. Cüveyriye binti Haris (r.a)Müslümanlar, yapılan Müreysi gazvesinde galip gelmiş, pek çok ganimet elde edilmiş, bunun yanında 700 kadar da esir alınmıştı. Esirlerin içinde, Benî Mustalik kabilesinin başkanının kızı olan Cüveyriye de bulunuyordu. Cüveyriye, Haris b. Dırar’ın kızı idi. Haris, Mustalikoğulları Yahudilerinin reisi idi. Cüveyriye önce Musafi b. Saffan’la evlenmiş, Musafi, Müreysi Muharebesi’nde ölmüştü. Cüveyriye, Hz. Peygamber’e müracaat ederek hürriyete kavuşmayı talep etmiş, Peygamberimiz(s.a.v) da onun fidyesini bizzat kendisi vererek hürriyete kavuşturmuştur. Babası gelip kızını götürmek isteyince, o Müslüman olarak Medine’de kalmayı tercih etmiş, bilahare de Peygamberimiz(s.a.v) ile nikâhı kıyılmıştır. Peygamberimiz(s.a.v)’ın bu evliliğinden sonra, Abdulmuttaliboğullarının hissesine düşen esirler salıverilmiş, diğer Müslümanlar da bu durum karşısında, Peygamberimiz(s.a.v) ile akrabalık bağı bulunan bir kabilenin insanları esir edilemeyeceği düşüncesiyle alınan bütün esirleri salıvermişlerdir.
Hz. Peygamber’in bu evliliği de altmış yaşları dolayındadır. Bu evlilikte O, önemli bir kabileyle akrabalık kurmayı hedeflemiş, pek çok esirin serbest bırakılmasını sağlamış, bundan da önemlisi pek çok Yahudi’nin İslam’la şereflenmesine vesile olmuş ve kocası savaşta ölen, dolayısıyla İslam’a ve Müslümanlara aşırı bir şekilde kinle dolu bir hanımı, şefkat kanatlarının altına alarak onu müminlerin anası mertebesine yükseltmiştir. 9-) Safiyye binti Huyey (r.a)Asıl adı Zeynep’tir. O dönemde Arabistan’da reislere düşen ganimet hissesine Safiyye denilmektedir. Bu kadın da Peygamberimiz(s.a.v)’ın hissesine düştüğü için Safiyye adını almıştır. Ana-babası, Yahudilerin ileri gelenlerindendi. Hatta babası Nadiroğullarının reisi, annesi de Kureyza oğullarının reisinin kızıydı. Hayber Gazvesi’nde, babası, kocası ve kardeşi öldürülmüş, kabilesinden pek çok kimse esir alınmıştı. Safiyye, İslam’a karşı aşırı bir şekilde kin ve nefretle doluydu. Savaş sonrası Peygamberimiz(s.a.v) onu kendi nikâhına alarak, yumuşamasını sağlamış oldu. Bu evlilikle de Yahudilerin önemli bir bölümüyle akrabalık kurulmuş, onların Müslümanlığı yakından tanımaları imkânı sağlanmış, düşmanların kötü bir kısım emellerinin, önceden bilinmesi kolaylaşmış ve Müslümanlığın sınırları bu vesileyle genişlemeye yüz tutmuştur. 10-) Mariyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (r.a) Peygamberimiz(s.a.v) İslam’a davet için etraftaki hükümdarlara mektuplar gönderiyordu. Bunlardan birisi de Mısır hükümdarı Mukavkıs’tı. Mukavkıs, elçiyi güzel bir şekilde karşılamış, Hz. Peygamber’e birtakım hediyelerle birlikte iki de cariye göndermişti. Yolda bu iki cariye, Müslümanlık hakkında malûmat sahibi olduktan sonra, İslam’ı seçmişlerdi. Bunlar Medine’ye varınca, Peygamberimiz(s.a.v) Mariye’yi kendisine almıştı. Bilahare azad ederek, onunla evlenmiştir ki, oğlu İbrahim, işte bu hanımındandır. Bu evlilik, bütün Mısırlılar üzerinde büyük bir te’sir icra etti. Müslümanlarla Mısır’daki Bizanslılar arasında çıkan savaşta, Mısırlılar tarafsız kalmış, Bizanslılara arka çıkmamışlardır. İşte bunun sebeplerinden birisi de, kendi milletlerinden olan bir kadının, Hz. Peygamber’le evli oluşudur. 11-) Meymüne binti Haris (r.a) Asıl ismi Berre olup, Peygamberimiz(s.a.v) tarafından Meymûne olarak değiştirilmiştir. Hz. Peygamber’in son evliliğidir. Hudeybiye antlaşmasından bir yıl sonra Hz. Peygamber’le Müslümanlar, Mekke’ye tavaf ziyaretine gitmişlerdi. Bu sırada Peygamberimiz’in amcası Abbas, Allah Resulü’ne Meymüne’yle evlenmesini teklifi etti. Zira Meymüne, Abbas’ın baldızı olup, nikâh yetkisini ona vermişti. Peygamberimiz de bu teklifi kabul buyurarak, onunla nikâhlandı. Bu durum karşısında Mekkeliler: "Demek ki, Muhammed hemşehrilerine hala dostluk ve hayır duyguları besliyor." yorumunu yaptılar. Bu evliliği yaptığında da Peygamberimiz(s.a.v), altmış yaşları civarındadır. Gayesi, yine dul kalan bir kadına yardım elini uzatma, Müslüman olduğu halde Mekke’de müşriklerin içinde kalan birini bu sıkıntıdan kurtarma ve Mekkeliler’e karşı bir jest yapma vardır. 12-) Hz. Zeyneb binti Cahş (r.a) Hz. Zeyneb, Peygamberlikten 20 yıl önce dünyaya gelmiş, Peygamberimiz(s.a.v)in halakızı idi. İlk iman edenlerdendir. Asıl adı Berre idi. Peygamberimiz(s.a.v) onu Zeyneb olarak değiştirmiştir. Babası Beni Esed kabilesinden Burre, annesi Peygamberimiz(s.a.v)in halası Ümeyye binti Abdulmuttalib'tir. O, Mekke'den Medine'ye ilk hicret edenler arasında yer aldı. Medine'ye hicret ettiğinde bekardı. Peygamberimiz(s.a.v) onu evlatlığı Zeyd b. Harise ile evlendirdi.