Hz. Muhammed (s.a.v.) hangi özelliklere sahip olan insanları övmektedir? Sıralayınız.

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Adile tarafından 4 Mayıs 2017 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    “Biz insana, anne ve babasına iyilikte bulunmayı tavsiye ettik. Özellikle anasına tavsiye ederiz ki, o, kat kat eziyete katlanarak ona hamile kalmış, emzirmesi de iki sene sürmüştür. İşte bunun için: ‘Bana şükret, anana-babana teşekkür et’ diye tekrar tekrar tavsiyede bulunduk. Sonuçta yalnız benim huzuruma gelip hesap vereceksiniz.” (Lokman; 14)

    Bu âyet-i kerimede Allâh’a şükürden sonra ana-babaya teşekkür etmemiz emrediliyor. İşte bu durumu evlat üzerinde Allâh’ın hakkından sonra ana-baba hakkının geldiğini göstermektedir.

    Anne ve babamız, bizim dünyaya gelmemiz ve yetişip kendi başına yaşayacak hale gelmemiz için en büyük fedakârlığı yapmış olan kişilerdir. İşte Allâh-u Zû’l-celâl, anne babanın bu iyiliklerine karşı evladın büyüdüğü vakit anne babasına vefalı olmasını, iyilik yapmasını emretmiştir.

    Yine Kur’ân-ı Kerîm’e baktığımız zaman Allâh’ın anne babaya iyilik yapmayı, kendisine ibadet etmekle beraber zikrettiğini görüyoruz. “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı buyurmuştur…” (İsrâ, 23)

    Anne babaya iyilik Allâh’ın rızâsını kazandırır. Öyle ise ilk görevimiz Yaradanımızı tanıyıp O’na karşı kulluk vazifelerimizi yerine getirmek, sonra da ana-babamıza iyilik ve itaatte bulunmaktır. Hemen belirtelim ki îmanın en büyük gayesi Allâh’ın rızasını elde etmek olmalıdır. Allah’ın rızası ise işte ana-babanın rızasına bağlıdır. Nitekim Peygamber efendimiz bir hadîsi-i şeriflerinde: “Allâh’ın rızası, ana-babanın rızasında; Allâh’ın gazabı da ana-babının kızmasındadır.” (Tirmizi, Birr, 3) buyurmuşlardır.

    Sahâbe-i Kirâm’dan Abdullah İbni Mes‘ûd’un (radiyallâhu anh) rivâyet ettiğine göre, bir gün kendisi Peygamber aleyhisselâm’a şöyle sormuştu:
    “Ya Rasûlallâh, Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir? Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem): “Vaktinde kılınan namazdır” buyurdu. “Sonra hangisi?” deyince, Allah’ın Resulü: “Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.
    “Daha sonra hangisi gelir?” diye sordu. “Allah yolunda cihâd etmek” buyurdu. (Buhârî, Mevâkît 5,)

    Allâhu Zû’l-celâl Kur’ân-ı Kerim’de ana-babaya iyi davranmayı îman ile birlikte zikretmiştir. Onlara iyi davranmak ancak onlar iyi davranırsa iyi davranmak değildir, hatta onlar seni öfkelendirse bile şefkatle davranmaktır. Âyet-i kerimede buyuruyor ki:

    “Rabbin yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı emretti. O ikisinden birisi, yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara ‘öf’ bile deme. Onları azarlama! Onlara kerim, yani nazik ve güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllükle üzerlerine kanat ger. Ve ‘Rabbim! Onlar beni küçüklüğümde nasıl yetiştirmişlerse şimdi sen de onları öyle esirge’ diye dua et.” (İsrâ, 23-24)

    Allah -azze ve celle- “Öf deme!” buyuruyor ki, yani belki yaşlanınca seni kızdıracak, bıktıracak şeyler de yapacaklar, ama sakın sen onlara “öf” bile deme. Onlara tatlı tatlı söz söyle, kalplerini kırma. Daima onların senin üstündeki hakkını hatırla, “Onlar beni nasıl küçükken şefkatle himaye ettiler, kimseye ezdirmediler, koruyup kolladırlar. İşte şimdi ben de onları öyle esirgemeliyim“ diye düşün.

    Allah -celle celaluhû- bizden kerem ahlâkı istiyor. Yani bizden nankörlük, kaba sabalık, haşinlik görmek istemiyor; vefâ, nezaket ve merhamet görmek istiyor.

    Anne babalarımız bizim hizmetimize muhtaç ise onlardan uzak durmamız asla câiz değildir. Hatta anne izin vermezse çocuğun onun hizmetini bırakıp hacca veya cihada gitmesi bile caiz değildir.

    Peygamber (s.a.v) cihad etmek için annesini bırakıp gelmiş gence bile geri dönmesini emretmiştir.

    İbnu Amr (r.a.) rivayet etmiştir: “Bir adam, cihada iştirak etmek için Hz. Peygamber’den (sallallâhu aleyhi vesellem) izin istedi. Bu sırada; “Ağlamakta olan anne babamı geride bıraktım,” dedi.

    Resûlullah -aleyhisselâtu vesselam- bunun üzerine o gence: “Öyleyse onlara geri dön, onlardan izin iste. Şâyet izin verirlerse cihada katıl, vermezlerse onlara hizmet et!” diye talimat verdi. (Ebu Dâvud, Cihad, 33)

    Anne baba hizmete muhtaç ise ve onları bırakabileceğin kimse yoksa, hizmetçi tutacak durumun da yoksa onlara bakmak en önce gelen vazife olur. Bu hizmet cihad sevabına denktir. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir rivayete göre o gence: “Onlara hizmet ederek cihad yap” buyurdu. (Buhârî, Cihâd 138)

    Bir kişinin anne veya babası yaşlılık zamanında onun hizmetine veya alâkasına muhtaç olur, o da onları memnun ederse bu onun cennete girmesine vesile olur.

    Bu gerçekten büyük bir fırsattır. Anne babalar zaten çocuklarına karşı şefkatlidirler, onları memnun etmek için biraz sabır göstersen çok memnun olurlar. Velev ki memnun olmasalar bile onun sabrettiği hususları Allah -azze ve celle- bilir ve mükâfatını verir. Bu sebeple insan böyle bir fırsatı kaçırmamalıdır.

    Peygamberimiz (s.a.v) anne babaya iyilik yapmaktaki fırsata dikkat çekmek için buyuruyor ki, “Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün, (yani yazıklar olsun ona!)” (Müslim, Birr 9, 10)

    Anne-babaya hizmet etmek cennete girmeye vesile olur. Ebû Ümame (r.a.) anlatıyor: “Bir adam Peygamber efendimize: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Anne ve babanın çocukları üzerinde hakları nelerdir?’ diye sordu. Peygamber efendimiz: ‘Onlar senin cennet ve cehennemindir’ buyurdu.” (İbn Mace, Edeb, 1-11, 1208) O halde evlat, ana-babasına iyilik eder ve itaatte bulunursa cenneti hak eder, yok eğer âsi olursa cehenneme müstehak olur.

    Anne babamız hizmetimize muhtaç olmasa bile onları sık sık ziyaret edip gönüllerini almamız gerekir. Çünkü anne babanın kalbi ince olur, çocuklarının uzak durmasından üzüntü duyar. Onları üzmek ise büyük günahların başında geliyor.

    Peygamber Efendimiz: “Büyük günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek.” (Buhârî, Eymân ve’n-nüzûr 16) buyuruyor, yani büyük günahların içinde anne babaya asi olmayı da sayıyor. Onlar, “Ziyaretimize gel!” dediği halde gitmemek onları üzer. İmkân dâhilinde onları ziyaret etmek gerekir.

    Bir adam Peygamberimiz’e geldi. ” Ey Allâh’ın Rasûlü, anne ve babanın çocukları üzerindeki hakları nelerdir?” diye sordu. Peygamberimiz: “Onlar senin cennet ve cehennemindir” buyurdular. (İbn Mâce, Edep, 1)

    Hiçbir sebeple anne babaya ilgi ve alâkayı kesmek câiz değildir. Dinimiz, anne-baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar, yine onlara iyilikle davranılmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir.

    Anne ve babanın rızasını kazanmak çocukları için büyük bir bahtiyarlık ve manevi bir kazançtır. Yaşadıkları sürece bunun faydalarını mutlaka göreceklerdir. Nitekim anne ve babanın çocukları için gönülden yapacakları duâyı da Cenâb-ı Hakk kabul buyurur. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v):

    “Üç duâ vardır ki, bunların kabul olacağından şüphe yoktur. Mazlûmun (haksızlığa uğramış olan kimsenin) duası, misafirin (ikramı gördüğü kimselere) duâsı ve anne-babanın çocuklarına olan duâsıdır,” buyurmuşlardır. (Tirmizi, Birr, 7; İbn Mace, Duâ, 11)

    Kur’ân-ı Kerim’de ana-babaya iyilik ve itaatten bahsedilirken “ihsan” kelimesi kullanılır. İhsan, karşılıksız yapılan iyilik demektir. Anne-baba evlatlarına her şeyi karşılıksız yaparlar, katlandıkları her türlü fedakârlığa karşılık evlatlarından hiçbir şey beklemezler. İşte bu yüzden evlatlar da anne-babalarına hizmet edip itaat ederlerken hiçbir şeyi karşılık beklememelidirler. Çünkü bu hayat nizâmımız olan İslâm’ın emridir.

    Onun için onların hakkını eda etmek, gönüllerini hoş tutmak ve daima onlara iyilikle muamele edip rızâlarını kazanmak için gayret göstermek lazımdır.

    Rabbimiz hepimizi anne-babamızın rızâsını kazanan, sonra da Rabbimizin rızâsını kazanan ve cennete giren kullarından eylesin” ifadelerine yer verdi.