Hz. Ebubekirin kıssası

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Adile tarafından 21 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Hz. Ebubekirin Kıssaları,


    Rasulullah [ s.a.v ] Efendimiz ‘in hastalığının başlangıcı safer ayının sonlarında başladı ve onüç gün sürdü.. O zaman Fahr-i Alem vefat haberini tariz ifade buyurmuş,tasrih etmemişti.İşaretini Hz. Ebu Bekir’den başka kimse anlamadı.

    Hz Ebu Bekir [ r.a. ] bunu anlayıp keder ve korkuya düşünce Rasulullah [ s.a.v. ] minberden onu teskin ve teselli ettiler .Onun efdal-i ümmet olduğunu bilip sonra hilafeti babında ihtilaf etmesinler diye medh ve senada bulundu .

    [Seddidu’l-Ebvabe …;onun kapısından başka açılan kapı kalmaya .]diye buyurması kendinden sonra imamet ve hilafetin ona ait olduğunun işareti idi. Bu işaretini kuvvetlendirmek için namazın imamlığına Ebu Bekir’i tayin etti. Onun için Sahabe-i Kiram [r.a]:

    [Fahr-i Alem [ s.a.v ] Hazretleri dinimiz için onu seçip ,ona razı oldu. Ya biz dünyamız için onu seçip razı olamaz mıyız ?] deyipisteyerek ve razı olarak ona biat ettiler …CUMADAKİ İCABET SAATİ

    Peygamber Efendimiz [ s.a.v. ] buyurdular ki :
    "Onda [ cuma gününde ] bir saat vardır ki bir müslüman namazda bulunur ve Allahü Teala’dan o saate rast getirip birşey dilerse muhakkak Allahü Teala ona [ dilediğini ] verir." [ O saatin ] kısa olduğunu anlatmak için [mübarek ] el ile işaret buyurdu .

    Bu saatin Kadir gecesi ve İsm-i Azam gibi gizlenmesinde ki hikmet açıktır .İcabet saatini kollayan kimse, günün hangi saatinde olduğunu bilmeyince saati rast gelir diye bütün kalbini huzur içinde tutup zikre ve duaya devam eder …

    Bir gün Ebû Bekir Sıddîk [Radiyallahu anhu] Resûlullah [Sallallahu aleyhi vesellem]’ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Ali bin Ebî Tâlib [Radiyallahu anhu] de geldi. Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - [Geri çekilip] Yâ Ali! Sen, buyur, gir dedi. O da cevâb verip aralarında aşağıdaki uzun konuşma oldu:
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Yâ Ebû Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Sen önce gir yâ Ali! Resûlullah’a daha yakın sensin. Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resûlullah’tan işittim. Ümmetimden, Ebû Bekir’den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Ben senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resûlullah [Sallallahu aleyhi vesellem] kızı Fâtımatü’z-Zehrâ’yı sana verdiği gün kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Ben senin önüne geçemem. Çünkü Resûlullah [Sallallahu aleyhi vesellem]: İbrahim [Aleyhis-selâm]’i görmek isteyen, Ebû Bekir’in yüzüne baksın, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne geçemem. Çünkü Resûlullah [s.a.v.]: Adem [Aleyhis-selâm]’ın hilm sıfatını ve Yusuf [Aleyhis-selâm]’un güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza’ya baksın, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden giremem. Çünkü Resûlullah [Sallallahu aleyhi vesellem]
    Yâ Rabbi! Beni en çok seven ve Ashâbımın en iyisi kimdir? dedi. Cenâb-ı Hak: Ya Muhammed Ebû Bekir Sıddıktir, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Ben, senin önüne geçemem! Resûl [Aleyhis-selâm] Hayber’de: Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allah’u Teâlâ onu sever. Ben de, onu çok severim, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden giremem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] cennetin kapıları üzerinde "Ebû Bekir Habîbullah" yazılıdır, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne nasıl geçebilirim? Çünkü Resûl [a.s] Hayber gazâsında, bayrağı sana verip: Bu bayrak Melik-i Câlibin, Ali bin Ebî Tâlib’e hediyesidir, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu[:
    - Senin önüne nasıl geçebilirim. Çünkü Resûl [a.s]: Ya Ebû Bekir! Sen, benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne geçemem! Çünkü Resûl [a.s] buyurdu ki: Kıyamet günü, Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenâb-ı Hakk buyurur ki: " Ya Muhammed! Senin baban İbrâhim Halîl ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali bin Ebî Tâlib ne güzel kardeştir." buyurur.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne geçemem. Çünkü Resûl [a.s] buyurduki:
    - Kıyâmet günü, cennet meleklerinin reisi olan Rıdvân adındaki Melek cennete girer. Cennetin anahtarını getirir. Bana verir. Sonra Cebrail [Aleyhis-selâm] gelip, yâ Muhammed! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebû Bekir Sıddîk’a ver, Ebû Bekir, istediğini cennete, dilediğini cehenneme göndersin der.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden giremem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] buyurdu ki:
    - Ali kıyâmet günü benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allah’u Teâlâ’yı görürken, benimledir.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senden önce giremem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] Ebû Bekir’in imânı, bütün mü’minlerin imanları yekûnu ile tartılsa, Ebû Bekir’in imanı ağır gelir, buyurdu. [Mir’at-ı Kainat, cild 1, Sayfa: 656]
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne nasıl geçebilirim? Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] Ben ilmin şehriyim, Ali bunun kapısıdır, buyurdu. [Mir’at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 701]
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden nasıl yürüyebilirim? Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] Ben sadıklığın şehriyim. Ebû Bekir, bunun kapısıdır buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne geçemem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] buyurdu ki:
    - Kıyâmet günü, Ali bir güzel ata bindirilir. Görenler, acaba bu hangi Peygamberdir? derler. Allah’u Teâlâ bu Ali bin Ebî Tâlib’tir buyurur.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden gidemem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm[ Ben ve Ebû Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız, buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden gidemem! Çünkü, Resûl [Aleyhis-selâm] buyurdu ki:
    - Allah’u Teâlâ ey Cennet! Senin dört köşeni dört kimse ile bezerim. Biri, peygamberlerin üstünü Muhammed’dir. Biri Allah’tan korkanların üstünü Ali’dir. Üçüncüsü kadınların üstünü Fâtımatü’z-Zehra’dır. Dördüncü köşesindeki temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin’dir.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden nasıl girebilirim? Çünkü, Resûl [Aleyhis-selâm] buyurdu ki: Sekiz cennetten şöyle ses gelir:
    Ey Ebû Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel. Hepiniz cennete girin!
    Hazreti Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önünden gidemem! Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm]: Ben bir ağaca benzerim. Fâtıma bunun kökü, Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]:
    - Senin önüne geçemem. Çünkü Resûl [Aleyhis-selâm] buyurdu ki:
    - Allah’u Teâlâ Ebû Bekir’in bütün kusurlarını af etsin. Çünkü O, kızı Aişe’yi bana verdi. Hicrette bana yardımcı oldu. Bilâl-i Habeşî’yi, benim için alıp azâd etti.
    Resûlullah [s.a.v.]’ın bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyordu. Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]’nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
    - Ey kardeşlerim! Ebû Bekir ve Ali! Artık içeri girin! Cebrail [Aleyhis-selâm] gelip dedi ki,
    - Yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir. Kıyâmete kadar birbirinizi övseniz, Allah’u Teâlâ’nın yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
    İkisi bir birine sarılıp, birlikte Resûlullah [s.a.v.)’ın huzuruna girdiler. Resûlullah [Sallallahu aleyhi vesellem]:
    - Allah’u Teâlâ, ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da, yüzbinlerce lânet olsun! buyurdu.
    Hazreti Ebû Bekir Sıddîk dedi ki:
    - Ya Resûlullah! Ben, Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]’de dedi ki:
    - Ya Resûlullah! Ben de, Ebû Bekir kardeşimin düşmanlarına şefâat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
    Ebû Bekir [Radiyallahu anhu]:
    - Ben senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
    Hazreti Ali [Radiyallahu anhu]’de:
    - Ben senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem buyurdu.