Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir'e "Sıddîk" ünvanını hangi olaydan sonra vermiştir? Evliyanın kerameti haktır. Bütün velilerin en faziletlisi Hz. Ebû Bekir-i Sıddık'tır. Hilafeti, din işlerinde reisliği müminlere imamlığı haktır. İcma-i ümmet (bir devirde yaşayan bütün müctehid İslam alimlerinin ortak görüşü) ile sabittir. (Hz. Ebû Bekir-i Sıdık) Resulullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) kayın babasıdır. Kızı Aişe annemizi (radıyalahu anha), Resûlullah ile evlendirmiştir. Hakikat ilminde (yani tasavvufta) mahirdir. Bütün malini Hak yoluna öyle sarfetti ki kendisinde bir tane (buğday dahi kalmadı. Ancak örtülmesi gereken (avret yerlerini kapatacak kadar hurma lifinden yapılmış elbise giydi. (Bir gün) Cebrail (aleyhisselam) da onun (Hz. Ebu Bekir'in) giydiği gibi giyinip Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) geldi. Resûlullah (s.a.v) onu bu halde görünce saadetle, "Ey kardeşim Cebrai! Ben seni (şimdiye kadar bu halde (hiç görmemiştim, bu halin çok gariptir" diye buyurunca Cebrail (aleyhisselâm), Yâ Resulallah! Sen beni şimdi bu halde gördün. Ancak Ne kadar melek varsa hepsi şu anda bu haldedir. Sebebi şudur: Allah Teala bize buyurdu ki: Bekir kulum, bütün malını benim rızam için benim yoluma saffetti (Geriye hiçbir şey bırakmadı). Hurma lifinden yapılmış bir giyisi giydi (bununla yetindi. Ey meleklerim! Sizler de o giysiyi giyinin' diye emretti. (Şimdi) bütün melekler bu halde" diye buyurdu. Onun için kendisine "Sıddık" denildi. Sıddık, sözlükte "çok doğru olan, zirvesinde bulunan, sözünü amelle ve uygulama ile çok doğrulayan kimse" anlamındadır. Hz. Ebu Bekir'e (radiyallahu anh] Sıddık lakabının verilmesi kaynaklar da şöyle geçmektedir: Mekkeli müşrikler isra olayı karşısında şaşkına döndüler. "Nasıl olur da o kadar mesafeyi bir gecede gidebilirdi?" na döndüler. diye düşünüp kendilerine iyi bir malzeme bulduklarını düşündüler. Hz. Peygamber'i [sallallahu aleyhi vesellem] alaya aldılar. Hemen Ebu Bekir'e [radıyallahu anh) koştular. O'nun Hz. Muhammed'e (sallallahu aleyhi vesellem) olan güvenini yıkmak istiyorlardı. Müşrikler, -Hz. Muhammed'in [sallallahu aleyhi vesellem) bir gecede Mescid-i Aksa'ya gidip sonra dönüp geldiğini sen de doğruluyor musun, buna da inanacak mısın, dediler. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anha) hiç tereddüt göstermeden, - Bunu o söylemişse evet, doğruluyorum, dedi ve şöyle devam etti: -Değil bu olay, bundan daha fazlasına da -meleklerin gökten haber getirdiklerine deher zaman inanıyorum, dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) yanına gitti. - Ey Allah'in peygamberi, sen şu halka bu gece Beytülmakdis'e gittiğini söyledin mi, diye sordu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem), -Evet, buyurdu. Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekir'e isteği üzerine Beytülmakdis'in özeliklerini Allah'ın izni ile bir bir saydı. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh], - Doğru söylüyorsun! şehadet ederim ki, Sen Allah'ın Resulü'sün, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) : -Ey Ebu Bekir! sen Sıddık'sin, buyurmuş Sıddık lakabını ve o gün ona vermiştir. (bk. M. Asim Köksal, islam Tarihi, Şamil Yayinlar, 1987, 5/183).