Huzur evine Yaşlılar yerleştirebilinirmi?Dinimizin bu konudaki hükmü nasıldır? Özellikle valideynin huzur evi denilen o ızdırap yuvalarına verilmesi, büyük bir vebaldir ve aynı zamanda cenneti kazanmak gibi önemli bir fırsatı kaçırmak demektir zira hadis-i şerifin ifadesiyle cennet annelerin ayakları altındadır. Yine hadisin ifadesiyle, babasını pazarda köle olarak bulup azad etmedikten sonra bir evlat, onun hakkını ödeyemez. Yani onların haklarını ödemek kolay değildir. Huzur evleri ismiyle açılan yerler ne kadar rahat olsa da orada çalışanlar ne derece içten davransalar da hiçbir zaman evlat sevgisinin yerini dolduramazlar. Orada göstermelik mutluluk tablolarıyla avutulmaya çalışılan anne-babaların esas aradıkları yer, evlat ve yakınlarının yanıdır. Her ne kadar bazı anne babalar, evlatlarını rahatsız etmemek için huzur evlerine gönüllü gittiklerini söyleseler de esas düşünceleri bu olmayabilir. Annebaba dış görünüşündeki mutluluklarına göre değil hissiyatlarına göre değerlendirilmelidir. Burada huzur evleri adıyla iştihar etmiş yerler olmasın demiyoruz zira pek çok sahipsiz, evladından hayır görmeyen insan var. Bunlar için bakım görüm şarttır ve bu da devletin vazifesidir. Ancak, başta bir evlada düşen vazife, anne babasına sonuna kadar bakması, onları yanında barındırması, eşini ve çocuklarını bu konuda ikna etmesi, eğer aynı evde olmayacağına inanıyorsa ve imkânı da varsa kendisine yakın bir yerden ev tutmasıdır. Hâsılı evladın bir şekilde onları yanında tutması ve onların dualarına mazhar olması gerekir. Sözün burasında Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir tahşidatla anne-baba hukukunu nazara verdiği Yirmibirinci Mektup’tan bir kısmını özetle aktaralım: "Özellikle valideynin huzur evi denilen o ızdırap yuvalarına verilmesi, büyük bir vebaldir ve aynı zamanda cenneti kazanmak gibi önemli bir fırsatı kaçırmak demektir zira hadis-i şerifin ifadesiyle cennet annelerin ayakları altındadır. Yine hadisin ifadesiyle, babasını pazarda köle olarak bulup azad etmedikten sonra bir evlat, onun hakkını ödeyemez. Yani onların haklarını ödemek kolay değildir. Huzur evleri ismiyle açılan yerler ne kadar rahat olsa da orada çalışanlar ne derece içten davransalar da hiçbir zaman evlat sevgisinin yerini dolduramazlar. Orada göstermelik mutluluk tablolarıyla avutulmaya çalışılan anne-babaların esas aradıkları yer, evlat ve yakınlarının yanıdır. Her ne kadar bazı anne babalar, evlatlarını rahatsız etmemek için huzur evlerine gönüllü gittiklerini söyleseler de esas düşünceleri bu olmayabilir. Annebaba dış görünüşündeki mutluluklarına göre değil hissiyatlarına göre değerlendirilmelidir. Burada huzur evleri adıyla iştihar etmiş yerler olmasın demiyoruz zira pek çok sahipsiz, evladından hayır görmeyen insan var. Bunlar için bakım görüm şarttır ve bu da devletin vazifesidir. Ancak, başta bir evlada düşen vazife, anne babasına sonuna kadar bakması, onları yanında barındırması, eşini ve çocuklarını bu konuda ikna etmesi, eğer aynı evde olmayacağına inanıyorsa ve imkânı da varsa kendisine yakın bir yerden ev tutmasıdır. Hâsılı evladın bir şekilde onları yanında tutması ve onların dualarına mazhar olması gerekir. Sözün burasında Bediüzzaman Hazretlerinin büyük bir tahşidatla anne-baba hukukunu nazara verdiği Yirmibirinci Mektup’tan bir kısmını özetle aktaralım .