Huşu ne demektir? Sözlükte “sakin olmak, gözünü ve boynunu eğmek”, sesini kısmak ve tevazu göstermek anlamına gelen huşu, din ıstılahında, mütevazi, sakin, saygılı, ihlaslı ve itaatkar olmak, boyun eğmek ve söz dinlemek, Allah’a yönelmek ve ibadet etmek demektir. Huşu kavramı Kur’an’da; mü’minleri, dağları ve yeryüzünü övme, ahirette kafirlerin durumunu bildirme bağlamında kullanılmıştır. Zekeriyya ve Yahya Peygamberler, (Enbiya, 21/90) iman eden kitap ehli (Al-i İmran, 3/99) haşiin vasfı ile övülmüşlerdir. Kur’an’da bu vasıf ile, iman edip itaat eden, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı saygılı olan, asla kibirlenmeyen, Allah’a karşı gelmekten sakınan ve korkan, Allah’ın va’d ve vaidini doğrulayan mü’minler kastedilmiştir. Huşu’un aslı, kalpte; tezahürü, bedende olur. Kalp Allah’a boyun eğerse azalar da boyun eğer. Hadid suresinin 16. ayetinde “kalbin huşuu”, Mü’minun suresinin 2. ayetinde “namazda huşu” söz konusu edilmiştir. Kalbin huşuu, iman edip Allah’a saygı duyması, onu övmesi, anması ve ona karşı gelmekten sakınmasıdır. Zıddı katı kalplilik yani dini değerler karşısında duyarsız, dini öğütler karşısında vurdum duymaz olması ve İslami inanç ve düşünceyi savunmamasıdır. Namazda huşuu, namazı Peygamberin bildirdiği şekilde, farz, vacip, sünnet ve adabına uyarak, kemal-i edep, huzuru kalp ve ihlasla kılmaktır. “Dağ ve arzın huşuu” (Haşr, 59/21; Fussilet, 41/39); ilahi yasalara uymasıdır. Dünyada kibirlenip Allah’a boyun eğmeyen, ilahi emir ve yasaklara uymayan, Allah ve Peygamber’e baş kaldıran kafirlerin; suçluluğun göstergesi olarak ahirette zilletten boyunlarını ve gözlerini öne eğecekleri ve seslerini kısacakları “huşu” kavramı ile ifade edilmiştir (Kamer, 57/7-8; Kalem, 68/43; Me’aric, 70/44; Ta-ha, 20/108; Şura, 42/45).