Hudeybiye Barış Antlaşmasının Maddeleri Ve Önemi

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Lasey tarafından 5 Mart 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Hudeybiye Barış Antlaşması Ne Zaman Yapılmıştır?



    1 Zilkade 6 (13 Mart 628)
    Hudeybiye Antlaşması hicretin altıncı senesinde Medineli Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında yapılan barış antlaşmasıdır.

    Kabeyi ziyarete ve tavaf için hazırlamış olan sahabelerin Mekkeli müşrikler tarafından engellenmesinin ardından imzalanan bu antlaşma, ilkten müminler tarafından ağır bir anlaşma zannedilmiş ve endişeye neden olmuştur.

    Fakat zamanla sulhun olumlu neticeleri ortaya çıkınca, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in kararında ne kadar isabet ettiği ve endişelerin yersiz olduğu görülmüştür. Çünkü her şeyden evvel, İslamın amansız düşmanı olan Kureyş müşrikleri, bu antlaşma ile İslam devletini resmen tanımış oluyorlardı.

    Hudeybiye Antlaşmasının Maddeleri

    Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.)' in nebevi ferasetinin bir yansıması olan antlaşmanın maddeleri kısaca şöyle idi:

    1. Müslümanlar o sene Kabeyi ziyaret etmeden dönecekler, bir yıl sonra ziyaret edecekler.

    2. Müslümanlar Kabeyi ziyaret için geldiklerinde, Mekke’de üç günden fazla kalmayacaklar ve yanlarında birer kılıçtan başka silah bulundurmayacaklar.

    3. Müslümanların Mekke’de bulunduğu günlerde, Kureyşliler Mekke dışına çıkacaklar.

    4. Mekkelilerden müslüman olan biri Medine’ye sığınırsa geri verilecek, ancak Müslümanlardan Mekkelilere sığınan olursa geri verilmeyecek.

    5. Kureyş dışında kalan diğer kabileler, iki taraftan istediklerinin himayesine girmekte ve anlaşma yapmakta serbest olacaklar.

    6. Bu antlaşma on yıl geçerli olacak.

    Bu mühim antlaşma diğer fetihler için de bir başlangıç olmuş, fetih kapılarının açılması için bir anahtar teşkil etmiştir. Hakçası bu manevi fethi kısa bir zaman sonra Hayber’in fethi, ardından Mekke’nin fethi takip etmiştir.

    Yine bu antlaşmayla tebliğ için cesaret ve huzur zemini doğmuştur ve İslamı anlatma ve de yayma imkanı bulunmuştur.

    Antlaşma ile Müslümanlar ile müşrikler birbirleri ile özgür görüşme imkanı bulmuşlardır. Müslümanların yaşayışlarıyla örnekledikleri İslam nuru onları cezbetmiştir. Kur’an-ı Kerim’in rahmet iklimi kavim ve kabilelerin şirk ve inkar taassuplarını kırmış, peş peşe ihtidalar gerçekleşmiştir. Örneğin, Halid b. Velid ve Amr b. as gibi kılıçla mağlubiyeti kabul etmek istemeyenler, bu sulh ortamı sayesinde İslamı yakından tanımışlar ve Allah Resulü (s.a.v)’in huzuruna çıkarak teslimiyetlerini arz edip, müslüman olmuşlardır.

    Aynı şekilde, antlaşmanın tanıdığı imkan ile ticari münasebetler başlamıştır. Kureyş müşrikleri müslümanları yakından tanıma fırsatını bulmuşlar, onların doğruluklarına, dürüstlüklerine şahit olmuşlardır. Müslümanların telkin ve tavsiyesiyle birçok müşrik, iman etmiş, kimisi de İslam’a karşı besledikleri düşmanlıklarını yumuşatarak, imana meyil göstermiştir.

    Hudeybiye Antlaşması’ndan Mekke’nin fethine kadar geçen iki sene zarfında müslüman olanların sayısı, Efendimiz s.a.v.’in peygamber olarak gönderilişinden sulh gününe kadar geçen yaklaşık yirmi senelik zaman içinde müslüman olanlardan çok daha fazla olmuştur. Bu da, Hudeybiye Antlaşması’nın önemini açıkça göstermektedir.

    Kur’an-ı Kerim’in, Hudeybiye Antlaşması’nı “Feth-i Mübin: Apaçık Fetih” olarak tavsif etmesi de dikkat çekicidir. Halbuki müslümanlar daha önce de zaferler elde etmişlerdi. Fakat Kur’an-ı Hakim bunlar arasından Hudeybiye Antlşaması’nı öne çıkarmıştır. İmam-ı Zühri rh.a. buna işaretle, “İslam’da, Hudeybiye Antlaşması’ndan önce, ondan daha büyük bir fetih olmamıştır.” der.

    İbn Mesud (radıyallahu anh)’ın sözleri de aynı manadadır: “Siz fetih olarak Mekke’nin fethini kabul ediyorsunuz; fakat biz asıl fetih olarak Hudeybiye Barışı’nı sayıyoruz!”
    Hudeybiye Antlaşması, aynı zamanda, büyük bir siyasi zaferdir. Çünkü Hayber yahudilerini, kuvvetli dostları olan Kureyş müşriklerinden ayırıyordu. Onlar için artık Kureyş müşrikleri yok demekti. Dolayısıyla, buranın fethi de kolaylaşıyordu. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), Medine’ye döndükten birkaç hafta sonra Hayber’in fethine muvaffak olmuştur.

    Bütün bu neticeler görüldükten sonra, Hudeybiye Antlaşması için Kur’an-ı Kerim’in, “(Ey Rasulüm!) Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.” (Fetih, 1) haber ve hükmünün ne kadar mucizevi olduğu açıkça anlaşılıyor.