Hubeyb Bin Adiy Hayatı

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Beyza tarafından 16 Kasım 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Hz. Hubeyb Bin Adiy Kimdir

    İdam sırasında ilk namaz kılan sahabi.
    Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler. Haince bir plan kurdular. Hemen de planı tatbike koydular. Bu nedenle bir heyet Medine'ye giderek Peygamberimizin huzuruna çıkıp:
    - Ya Resulallah. Bizim kabilelerimiz, İslamiyeti kabul ettiler. Yalnız Kur'an-ı kerim öğretmenine ihtiyacımız var. Lütfen bize; İslamiyeti, Kur'an-ı kerimi öğretecek kimseler yollar mısınız? diye ricada bulundu.
    Peygamber Efendimiz kendilerine, 10 kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, asım bin Sabit hazretlerinin bulunduğu bu heyette, Mersed bin Ebi Mersed, Halid bin Ebi Bükeyr, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne, Abdullah bin Tarık, Muattib bin Ubeyd de bulunuyordu.
    Bu öğretmenler kafilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek Hüzeyl Kabilesi topraklarında, Reci' suyu başında, şafak vaktinde konakladılar...
    Bu sırada yanlarında bulunan Adal ve Kare kabilesi heyetinden biri, bir bahane ile yanlarından ayrıldı. Hemen Lıhyanoğullarına gidip, haber verdi.
    Çarpışmaya karar verdiler
    Çok geçmeden kafilenin etrafı sarıldı. 200'den fazla silahlı eşkiya oradaydı.
    - Bize öğretmen lazım! diyenler, çekip gittiler. O güzide Müslümanları, eşkiya ile karşı karşıya bıraktılar.
    Lıhyanoğulları mensupları, esir ticareti ile geçinirlerdi. Bu sebeple:
    - Teslim olun. Canınızı kurtarın, teklifinde bulunuyorlardı. Asıl niyetleri onları Mekke'de köle olarak satmaktı. Böylece çok para kazanacaklardı. Çünkü Mekke'li müşrikler kendilerine:
    - Yakaladığınız her Müslüman için, değerinden fazla para öderiz, demişlerdi.
    Bunu Müslümanlar da duymuşlardı. Onun için, aralarında istişare ederek çarpışmaya karar verdiler. Arkalarını dağa dönüp, kılıçlarını çekip, Allahın dini uğrunda vuruşmaya başladılar.
    İkiyüz kişilik düşmana karşı görülmemiş bir kahramanlıkla çarpıştılar. Üzerlerine saldıran kuvvetten bir kısmını öldürdüler.
    Çarpışma sırasında on Sahabi'den yedisi okla vurularak orada şehid düştü.
    Yanlızca Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne ve Abdullah bin Tarık kalmış, müşriklerle çarpışıyorlardı.
    Çok geçmeden müşrikler, onları sağ olarak yakaladılar. Lıhyanoğulları üçünü de yayların kirişleri ile bağladılar. Mekke'ye götürmek üzere yola çıktılar. Abdullah bin Tarık Mekkeli müşriklere götürülmeye razı olmadı. Gitmemek için zorlandı.
    - Vallahi ben size arkadaş ve yoldaş olmam! Şehid olan arkadaşlarım bana örnek ve önderdir, deyip, bir zorlayışta ellerini kurtardı.
    Lıhyanoğulları O'nu taşa tuttular, sonunda O'nu da şehid ettiler.
    Lihyanoğulları, Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi Mekke'ye götürüp müşriklere yüksek bir fiyatla sattılar.
    Hazret-i Hubeyb Bedr Gazasında müşriklerden Haris bin amir'i öldürmüşlerdi.
    Onun oğulları şimdi kendisini almak için, büyük para ödediler.
    Zeyd bin Desinne'yi de Safvan bin Ümeyye, Bedir savaşında öldürülen babası Ümeyye bin Halef'in intikamını almak üzere satın aldı.Savaş meydanındaki yenilginin intikamını, müdafaasız bir insandan alacaklardı. Hem de o esiri; değil, parayla pazardan almışlardı!.. Harisoğulları, iftiharla Hubeyb bin Adiy'i kendi aile fertlerine gösteriyorlar: Hazret-i Hubeyb bin Adiy, hapsedildiği evde tam bir tevekkül ile, Allahü tealanın kendisi hakkındaki takdirini bekliyordu.
    Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi öldürmek için müşriklerin kararlaştırdığı gün gelmişti. Fakat müşriklerin kin ve intikam hisleri geçmek bilmedi.
    Herkese haber verildi. Bu yüzden şehrin zengin-fakir, genç-ihtiyar, kadın-erkek ve bütün çocuklar oradaydılar. Bu iki yüce Sahabenin başına gelecekleri merak ediyorlardı.
    Bir sabah erkenden O büyük imanlı Sahabinin zincirlerini çözüp, zindandan çıkardılar. Mekke dışında Ten'im denilen yere götürdüler. Çünkü bütün mel'anetlerini, orada yapmayı adet edinmişlerdi.
    Bu iki Allah ve Resulullah dostu ise, heyacanlı değildiler.Yolda karşılaşıp görüşen bu iki Sahabi kucaklaşarak birbirlerine uğradıkları belaya sabretmelerini tavsiye ettiler.
    Az sonra bir müşrik bağırdı:
    - Ey Hubeyb! Sen bizim babamızı, Haris bin amir'i öldürdün. Bugün onun intikamını senden alacağız. Ölmeden önce bir isteğin var mı?
    Hubeyb bin Adiy gayet sakin, şunları söyledi:
    - Yaşatan ve öldüren ve öldükten sonra gene diriltecek olan, yalnız Cenab-ı Allahtır.. O'na binlerce hamd olsun.
    Darağacında namaz
    Müşrikler hayretle tekrar sordular:
    - Ölmeden önce son bir arzun yok mudur?
    - Beni bırakınız iki rekat namaz kılayım...
    - Kıl orada.
    Elleri ve ayakları çözülen Hazret-i Hubeyb, hemen namaza durup, büyük bir sükunet içinde huşu' ile iki rekat namaz kıldı. Cenabı Hakka son dualarını yaptı.
    Toplanan müşrikler, kadınlar, çocuklar heyecanla onu seyrediyorlardı. Namazını bitirdikten sonra
    - Vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız, namazı uzatırdım ve daha çok kılardım, dedi.
    Böylece idam edilirken iki rekat namazı ilk kılan, adet ve sünnet olmasına sebep olan Hubeyb bin Adiy'dir Peygamber efendimiz, onun idam edilirken iki rekat namaz kıldığını işitince bu hareketini yerinde ve uygun bulmuştur.
    Allah ve Resulullah sevgisi için
    Harisoğulları hırsla yaklaştılar:
    - Artık ölmeye hazır mısın? diye sordular.
    Aslında O'nun bağırıp çağırmasını istiyorlardı. Çünkü o zaman daha keyifle, işkence edeceklerdi.
    Fakat aksine Hubeyb hala sakindi:
    - Müslüman olarak öldükten sonra, ne şekilde can verirsem vereyim, önemli değil. Çünkü bütün çektiklerim, Allah ve Resulullah sevgisi içindir. Cenab-ı Hak dilerse, parça parça edeceğiniz vücudumun zerresini, lütuf ile Cennetine nail eyler, dedi.
    Hazret-i Hubeyb, son namazını kıldıktan sonra, Mekkeli müşrikler, onu tutup darağacına kaldırarak bağladılar. Yüzünü kıbleden Medine'ye doğru çevirdiler. Sonra:
    - Vallahi dinimden asla dönmem! Bütün dünya benim olsa, bana verilse yine İslamiyyetten dönmem!..
    Esselamü aleyke Ya Resulallah
    - Şimdi senin yerine Peygamberinin olmasını, onun öldürülmesini, sen de evinde rahat oturasın ister misin?
    - Ben Muhammed aleyhisselamın değil benim yerimde olmasını, Medine'de yürürken ayağına bir diken bile batmasına asla razı olmam!
    - Ey Hubeyb, İslam dininden dön eğer dönmezsen seni muhakkak öldüreceğiz.
    - Allah yolunda olduktan sonra benim için öldürülmenin hiç ehemmiyeti yoktur.
    Hazret-i Zeyd bin Desinne'ye de bu şekilde söylediler. O da aynı cevabı vererek şehid oldu.
    Bundan sonra Hubeyb:
    - Allahım! Şuracıkta düşman yüzünden başka yüz görmüyorum... Allahım! Resulüne selamımı ulaştır. Bize yapılan bu işi Resulüne bildir, diyerek dua etti.
    Hubeyb bu duayı yaptığı sırada sevgili Peygamberimiz, Eshab-ı kiramla oturuyordu.
    Zeyd bin Harise şöyle anlatmıştır:
    Bir gün Resulullah efendimiz Eshabıyla otururken kendisine vahy geldiği sırada kaplayan hal gibi bir hal kapladı. Sonra,
    - Ve aleyhisselam, dedi.
    - Ya Resulallah bu selamı kimin selamına karşılık verdiniz?
    - Kardeşimiz Hubeyb'in selamına karşılık verdim. Cebrail aleyhisselam, Hubeyb'in selamını bana ulaştırdı.
    Ve Hubeyb ile Zeyd'in şehid edildiğini Eshabına duyurdu. Hubeyb'in etrafında toplanan Kureyş müşrikleri:
    - İşte babalarınızı öldüren bu adamdır, diyerek gençleri üzerine mızraklarıyla saldırttılar. Mızraklarını saplayarak vücudunu yaralamaya başladılar.
    Yüzümü Ka'be'ye çevir
    Bu sırada Hubeyb'in yüzü Ka'be'ye doğru döndü. Müşrikler Medine'ye doğru döndürdüler. Hazret-i Hubeyb:
    - Allahım eğer ben senin katında hayırlı bir kul isem yüzümü Ka'be'ye çevir, diyerek dua etti.
    Yüzü yine kıbleye döndü. Müşriklerden hiçbiri onun yüzünü Ka'be'den başka bir tarafa çeviremedi.
    Bu esnada Hazret-i Hubeyb darağacı üzerinde düşman arasında garip bir halde şehit edilmekte olduğunu dile getiren bir şiir söyledi.
    Mekkeli müşrikler darağacına çıkardıkları Hazret-i Hubeyb'e, ellerindeki mızraklarla işkence yapmaya başlayınca:
    - Valahi ben Müslüman olarak öldürülecek olduktan sonra vurulup hangi yanım üstüne düşersem düşeyim gam yemem. Bunların hepsi Allah yolundadır, dedi.
    Hubeyb bundan sonra yüksek sesle şöyle beddua etti.
    - Ey büyük ve herşeye kadir Allahım. Sen de bu zalimlerin tamamını mahveyle! Onlardan hiç birini sağ bırakma!
    Hainler korkak olur. Bu hainler de bedduayı işitince korkmaya başladılar. Hazret-i Hubeyb biraz daha konuşursa, vaziyet değişebilirdi. Oradakiler müşrik de olsalar tesir altında kalabilirlerdi! Hatta o mazlumu kurtarmak istiyen bile çıkabilirdi. Harisoğulları:
    - Konuşturmayın şunu! diye bağırdılar.
    Sonra da mızraklarını peşpeşe saplamaya başladılar, içlerinden biri göğsüne mızrağı sapladı, mızrak sırtından çıktı.
    Hubeyb, vücudundan kanlar fışkırırken ve darağacında sallanarak son nefesini verirken,
    - Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulüh diyerek şehid oldu.
    Hubeyb bin Adiy'in cenazesi kırk gün darağacında asılı kaldı. Bedeni çürüyüp kokmadı. Hep taze kan aktı.
    Peygaber efendimiz onun cenazesini getirmek üzere Eshab-ı kiramdan Zübeyr bin Avvam ve Mikdad bin Esved'i gönderdi.
    Gece gizlice Mekke'ye girip Hubeyb'i asılı bulunduğu darağacından indirip deveye yükleyerek Medine'ye doğru yola çıktılar.
    Durumu öğrenen müşrikler büyük bir kalabalık halinde üzerlerine hücum ettiler.
    Hazret-i Zübeyr ve Mikdad, kendilerini savunmak için cenazeyi yere koydular. Biraz sonra baktılar ki, Hubeyb'in cenazesini bıraktıkları yer yarılıp, cesedi içine alındı ve kapandı. Onlar da oradan uzaklaşıp, Medine'ye döndüler.
    Peygaber efendimiz, Hubeyb bin Adiy için:
    - O benim Cennette komşumdur, buyurmuştur.
    Bu şekilde şehid edilen Hubeyb, Ensardan ya'ni Medineli Müslümanlardan olup Evs kabilesindendir.
    Hicretten önce Müslüman oldu. Bedir ve Uhud savaşına katıldı. Bu savaşlarda büyük kahramanlıklar gösterdi.
     
    Son düzenleme: 16 Kasım 2013