Hıdrellez, yaz aylarının başlangıcı olarak sayılan 6 Mayıs günü, Türk İslam geleneğine göre kutlanılan bayramın ismidir. Mayıs ayının 5'ni 6'sına bağlayan gecedir. Hıdırellezin dillerde dolaşan bir hikayesi de vardır. İşte rivayetlere göre Hıdrellez Hikayesi; Denizlerin ermişi İlyas ile karaların ermişi Hızır'ın buluşacağı gecedir.Her sene zamanı geldiğinde buluşurlar. Eğer buluşmazlar ise deniz denizlikten çıkar,toprak topraklığını yitirir. Tek bir canlı doğmaz,üremez,uçmaz,konmaz. Yani kıyametin habercileri Hızır ve İlyas olacaktır. Yine rivayetlere göre; Her sene Mayıs'ın 5'ni 6'ya bağlayan gece dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onların buluştukları yerde bahar farklıdır. Çiçekler daha bol,daha büyük olurlar. Gökyüzü daha bir başka mavi olur. İnekler çok süt verir. İnsanlar ölmez. Kuşlar Kurtlar ölmez. O gece,buluşmanın olduğu gece biri mağrıptan biri maşrıktan 2 yıldız doğar. Hızır ile İlyas'ın buluştuğu yerin tepesine kayarak gelirler,birleşirler. Hızır ile İlyas'ın üzerine ışık olup yağarlar. Hızır ile İlyas'ın el ele tutuştuğu,yıldızların gökte birleştiği anda dünyada herşey durur... Akarsular donar,akmazlar. Rüzgar esmez,yapraklar oynamaz. Damarlardaki kan dahi akmaz.. Herşey durur,hiçbir şey kımıldamaz. Dünya bir anda ölür. Sonra herşey yeniden uyanır. Bir yaşam patlar orada. İşte bu yüzden insanlar bu birleşen yıldızları görmek için evlerinden yüksek tepelere giderler. Dam başlarında dururlar,akarsu dibinde dururlar. Dururlar ki o herşeyin donduğu anda dileklerini söyleyebilmek için. O anda o suların durduğu zamanda,o yıldızların birleştiği anda kim ne dilekte bulunur ise o dileği olur. O herşeyin durduğu anda ama. Öncesinde veya sonrasında değil. Hatta Kul Hüseyin adında çiftçi bu anda aklına isteği gelemeyince şöyle demiş: "Ya Allah,Ya Hızır,Ya İlyas. Şu tepeyi ırmağın karşısına geçir" demiş tabi sonra kendi isteği aklına gelmiş ama iş işten geçmiş. Ve sonrasında uyuya kalmış. Sabah uyandığındaysa ırmağın karşısındalarmış. İşte Hıdırellez'in dillerde dolaşıp anlatılan hikayesi bu şekildedir.