Her iyilik sadakadır

Konusu 'Hz.Muhammedin hadisleri' forumundadır ve Abdullah tarafından 11 Temmuz 2012 başlatılmıştır.

  1. Abdullah

    Abdullah Süper Moderatör Süper Moderatör Admin Kayıtlı Üye

    Her iyilik sadakadır
    Sadakaya Dair


    Resulullah (A.S.) Efendimizin emsalsiz ifadeleriyle:
    “Her türlü hayır sadakadır. Din kardeşine göstereceğin güler yüz bir sadakadır. Kendi kovandaki suyu kardeşinin kovasına boşaltarak onun işini görmen de bir sadakadır.” (Buharî, Müslim)
    “İnsanın her gün bütün âzâları için bir sadaka vermesi gerekir.
    İki kişinin arasını düzeltmek bir sadakadır.
    Hayvanına binene veya yük yükleyene yardım edip yükünü kaldırmak bir sadakadır.
    Yoldaki eziyet veren bir şeyi kaldırıp atmak sadakadır.” (Buharî, Müslim)
    “Güzel söz bir sadakadır.
    Mescide giderken namaz için atılan her adım bir sadakadır.
    Yolunu kaybedene gideceği yeri tarif etmen,
    Gözü görmeyene yardımcı olman,
    Yoldan geçenlere zarar verecek taşı, dikeni, kemiği (vb.) atman bir sadakadır.” (Tîrmizi, Ahmed b. Hanbel)
    “Bir adam yolda giderken bir diken dalına rastladı. Kimseye eziyet vermemesi için onu kenara attı. Bu işi Allah’ın çok hoşuna gitti ve onu affetti.” (Buharî, Tirmizî)
    “İmandan başka hiç bir hayırlı ameli olmayan bir adam, yoldaki bir diken dalını kaldırdı. Bunu, yola sarkmış bir diken dalını kesip atarak ya da yola düşmüş bir diken dalını kaldırarak yaptı. Allah Teâlâ onun bu yaptığından hoşnut oldu ve cennetine koydu.” (Ebû Davud)
    “Hangi Müslüman elbisesi olmayan birini giydirirse, Allah’da ona cennetin yeşil elbiselerinden giydirir. Kim karnı aç olan birini doyurursa, Allah ona cennetin meyvelerinden ikram eder.
    Kim susuz birine su ikram ederse, Allah ona cennetin misk kokulu içeceğinden içirir.” (Ebu Davud, Tirmizî)
    Efendimiz (A.S.), “her müslümanın sadaka vermesi vaciptir” buyurdular.
    Ashap, “sadaka verecek bir şey bulamazsa ne yapar?” diye sordular.
    “Çalışıp kazanır; hem kendisi faydalanır, hem de başkasına sadaka verir.”
    “Çalışamazsa ne yapar?”
    “Muhtaç olana bedenî gücüyle yardım eder.”
    “Yardıma gücü yetmezse ne yapar?”
    “İyiliği emreder.”
    “Ona da gücü yetmezse?”
    “Kimseye kötülük etmesin, bu da kendisi için bir sadakadır.” (Buharî, Müslim)
    Görülüyor ki, Allah’ın af ve mağfireti kulda küçük bir vesile arıyor. Ve anlaşılıyor ki, o vesileyi bulduğunda rahmet kapılarını açıveriyor. Bu nedenle bu amellerden hiç birini küçümsememek gerekiyor.
    Gücümüz neye ve hangisine yetiyorsa ona talib olmalı, amelin küçüklüğüne değil, onu kim için yaptığımıza bakmalıyız. Allah rızası için yapılan hiç bir amel küçük ve basit değildir. Allah Teâlâ, rızasını taatları içinde saklamıştır. Bazen insanlar tarafından hiç ehemmiyet verilmeyen bir amel, Allah katında insanın affına vesile olabilir. İman dairesine giren herkesin Allah için yaptığı küçük-büyük her hayır, Yüce Rabbimiz tarafından değerlendirilecek ve karşılığında vaad ettiği rahmet verilecektir. İnsan, nefsi adına günahkar da olsa, Rabbi için hayır yapmaktan geri durmamalıdır. Arifler, hayrın da şerrin de küçüğü olmaz demişlerdir.
    Aileye yapılan harcamalar
    Bir harcamanın sadaka sevabı getirmesi için, malın helal olması, niyetin Allah rızası için kurulması ve fiilin dinin edebine uygun yapılması şarttır. Bu şartlar gözetildiği zaman, insanın evinde çoluk çocuğuna yaptığı bütün masraflar kendisine sevap getirir. Rasûlullah (A.S.) Efendimiz buyurmuştur ki:
    “Allah rızasının gözeterek yaptığın her harcamaya karşı sevap alırsın. Hatta hanımının ağzına koyduğun lokmadan bile.” (Buharî)
    “Hiç şüphesiz bir müslümanın karşılığını Allah Teâlâ’dan bekleyerek (ve ilâhî bir emir olduğunu düşünerek) ailesine yaptığı her harcama bir sadakadır.” (Buharî)
    “İnsanın harcadığı dinarların (malın) en hayırlısı, ailesine harcadığı, Allah yolunda hayvanına harcadığı ve Allah yolunda beraber olduğu arkadaşlarına harcadığı dinardır.” (Buharî, Müslim)
    Ve…
    Hz Peygamber (A.S.) buyurdu ki:
    “Şüphesiz sizin hanımlarınız ile beraber olmanız da bir sadakadır.” Ashap: “Ya Rasûlallah! Bizden birisinin şehvetini teskin için hanımına yaklaşması sadaka mı oluyor?” diye sordular. Efendimiz (A.S.):
    “Sizden birisi şehvetini haram yoldan teskin etseydi, bu onun için bir günah olmaz mıydı? Aynı şe-kilde bu ihtiyacını helal dairede giderdiği (ve harama düşmediği) için kendisine bir sevap verilir.” buyurdu. (Müslim, Ebu Davud )
    Yoruma ihtiyaç var mı?
    Temizlik ve nezâket: Maddede mânâda…
    Allah Teâlâ’ya en yakın kullar, O’nun mahlûkâtına da o nisbette yakın ve şefkatli olurlar.
    İlâhi rahmetten nasibi çok olanlar, o derece başkalarına fayda verirler. Onlar, haksız yere değil insanlara, hayvanlara bile eziyet etmezler. Bütün yaptıkları ya adalet ya rahmettir. Müttakî mü’minlerde gâlib olan hâl, rahmet ve şefkattir.
    Her mü’minden beklenen şey, kimseye bir iyilik yapamıyorsa, en azından kötülük ve eziyetten elini çekmektir. Azıcık imanı olan kimsenin yapacağı edeb budur. Rasûlullah (A.S.) Efendimiz’in beyanlarıyla: “İman yetmiş küsür şûbedir. En üstün kısmı ‘lâ ilâhe illallah’ şahâdetini söylemek, en alt derecesi ise yolda insanlara eziyet veren bir şeyi gidermektir. Hayâ da imandan bir şûbedir.” (Buharî, Müslim)
    Evinin içini dışını, insanların gelip geçtiği yerleri kirletmemek ve temiz tutmak imanın gereğidir. Mü’min, temiz ve temizleyici duru su gibidir; nereye uğrarsa temizler gider, arkada pislik bırakmaz.
    Müslüman, insanların gelip geçtiği yollara tüküremez, sümküremez. Eğer mecbur kalırsa, uygun bir yer bulur ve attığını ayağı ile siler kurutur.
    Edebli bir müslüman, yollarda, toplu taşım araçlarında kabuklu yiyeceklerin içini yiyip dışını herkesin ayak altına atamaz. Bir şey yemek zorunda ise, herkesin göz hakkını ve göz zevkini düşünerek, en münâsip yeri seçer. Yediği şeyden hiç bir eser bırakmadan kalkar gider.
    Herkesin gözü önünde ağzını şapırtadarak sakız çiğnemek de edebe terstir. Milletin içinde seslice burun silmek, burnundaki kırıntıları temizlemek, yemek borusu görünecek kadar ağzını açıp esnemek, otururken yatıyor gibi gevşemek ve ayakları germek, sebebi ne olursa olsun yüksek sesle katıla katıla gülmek, bakanlara eziyet verecek şeylerdir. Hepsi edebe terstir, terketmek gerekir. Güzel ahlâktan ve insanlara karşı edebli davranmaktan daha güzel hangi sadaka vardır?
    Bu edeb öyle bir şereftir ki, sahibini en büyük mutluluğa ulaştırır. Sahâbeden Ebû Berze el-Eslemi (R.A.), Hz. Peygambere, kendisini Cennet’e götürecek bir ameli sorunca, Efendimiz (A.S.): “İnsanlara eziyet veren şeyleri yoldan at.” buyurmuştur.
    Cenâb-ı Hakk’a giden yolları temiz tutmak, kalbi küfür, şirk ve günah kirlerinden temizlemek de en büyük sadakalardan birisidir, belki birincisidir.
    Kapısının önünü temizleyen bir mü’min, kalbinin içindeki kibir, hased, kin, düşmanlık, benlik, gurur, mal hırsı, cimrilik, keyfine düşkünlük gibi manevi kirlere hiç aldırış etmezse, onun temizlik konusundaki gayreti ve titizliği Allah Teâlâ’dan korktuğundan değil, insanlardan utandığındandır. Bunun Allah katında pek kıymeti yoktur.
    Kalbi insanlara karşı kin ve düşmanlıkla dolu ve günah kirleriyle kararmış bir insanın, zahiren efendi gözükmesinin ve kalıbını bembeyaz elbiselerle süslemesinin ne önemi vardır? Büyükler bunu bir çeşit nifak görüyorlar ve ondan Allah Teâlâ’ya sığınıyorlar. Biz de dışı insan, içi şeytan olmaktan Allah Teâlâ’ya sığınırız.
     
    Son düzenleyen: Moderatör: 5 Ekim 2018