İslam Tarihi Haşhaşiler Kimlerdir? Haşişin veya Haşhaşiyyin de denilr, Haşhâşiler din akımının takipçileri olarak ortaya çıkan ve suîkastî, Eyyubilere, Selçuklulâra, Abbasilere, Tapınâk Şövalyelerîne ve Haçlılara karşı siyasi yaptırım aracı olarak kullandılar. Ayrıca 3. haçlı seferi esnasında haçlılara ve tapınak şövalyelerine de suikast yapmışlardır ve Avrupa dillerine Haçlı Frankları tarafından taşınan assassin sözcüğünün kökeni haşhaşindîr. Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 senesinde Alamut Kalesi'ni almâsıyla kurulmuştur ve Hasan Sabbah'ın düşüncesi Selçuklu Devleti'nden intikâm almaktır. Bunun içîn Nîzamülmülk ve Sultân Melîkşah'ı öldürmek istîyordu [devlet sarâyında kovulma mevzusundân dolayı]. Hasân Sabbah, Alamut Kâlesi'ni aldıktân sonra kalede bazı düzenlemeler yapmıştır; kalenin asma bahçelerini yenilemiş, surlarını güçlendirmiş. Hasan’ın gençlik yılların da bir şeyhin ona haşhaş içirmesi ile haşhaşın büyük etkisinde kalmış ve haşhaşla birçok insanı kandırabileceğini o zaman anlamıştı. Alâmut Kâlesi’ni aldıktan sonra Hindîstan'dan haşhaş meyvesîni getirtmiştîr ve dünyanın dört bir yanından köle pazarlarında satılan güzel kadınları almıştır. Başlarına bir hânım ağası koyarak onların eğitimini sağlamış ve Hasan Sabbah çok geçmeden Alamut'a yakın küçük kaleleri de ele geçirmiştîr. Hazar Denîzi’ne yakın büyük bîr kale almış ve Hasan Sabbah’ın bu başarılarına duyan dîğer İsmaili tarîkatına mensup erkekler, Alamut Kalesi'ne akın etmeye başladı. Haşhaşiler kısa zamanda güçlenirken Melikşah Nizamülmülk’ü büyük vezirlikten almış, sıradan bir vezir yapmıştr. Melikşah varis kim olacağına karar verirken, tarih 1092 senesine gelmiştir ve o zamana kadar eğitilen fedailerden birisi olan İbn-i(Ebu) Tahir, Nizamülmülk savaş hazırlığı yaparken çadırına öğrenci kılığında girip onu öldürmüştür. Haşhaşîler’e (suikastçiler'e) yapılacak büyük sefer böylece başlamadan bitmiş olacaktır ve çok geçmeden yine Haşhaşiler tarafından Melikşah da öldürülmüş, Selçuklular’ın çöküşü hızlanmıştr. Bundân sonra Sultan Sencer, Hâşhaşîler’e "suîkastçiler'e" bir saldırı yapmâyı planlâdıysa da uyandığında yastığına saplanmış hançeri ve mektubu görünce vazgeçmiştîr. Mektupta "İster bizimle ilgili planlarını gerçekleştir, ister bizi rahat bırak, yatak odana kendi evimmiş gibi girebiliyorsam arkanı sağlam tut. İbn-i(Ebu) Tahir". Selçuklular çöküşe geçtîkten sonra Hâşhaşîler Doğu Anadolu, Güney Anâdolu, İran’ın kuzeyi, Güney Asyâ, Orta Asya,ve Irak’ın kuzey bölgelerînde hakimiyet kurmuşlardır. İran kökenli bu örgüt, bölgeyi hâkimiyetlerinde bulunduran ve İsmaîlileri baskı altına almâya çalışan Selçuklular’a karşı mücadele etmek düşüncesiyle cinayeti sistemli bir saldırı aracı olarak kullanılmaya başladılar. Hedef aldıkları şahısı öldürme konusunda çok titiz ve başarılıydılar ve operasyonları başka kayıplara yol açmama, masum olarak gördükleri diğer bireylere zarar vermemesi konusunda çok dikkatli davranırken, etrafa saldıkları korkuyla elde ettikleri etkin nüfuzu koruyabilmek için cinayetleri genelde halka açık mekânlarda, mahsus camilerde işlemeyi tercih ediyorlardı. Amaçları kılık değiştirerek yaklaşan Haşhaşiler, kurbanlarına kurtulma olasılığı tanımamak için zehir, ok ve yay gibi ede vatlardan kaçınıp, hançer kullanmayı tercih etmişlerdi ve hiçbir koşul altında intihara girişmeyip hep yakalandıkları kişiler tarafından öldürülmeyi yeğlediler. Hasan Sabbah mürîtlerine “Biz sadece bir kîşiyi öldürmekle kalmayıp, bîn kişinîn kalbîne de korku tohumları ekeceğiz” demîş ve Haşhaşîler’e kurbanı öldürdükten sonra kâçmamalarını, durup beklemelerîni tembîhlemiştîr. Cinayeti de hemen işlememelerîni söyleyip kurbanı en iyi biçîmde tanıyıp alışkanlıklarını en ince şekîlde öğreninceye kadar beklemelerîni de söylemiştîr. Bir rivayete göre bir Haşhaşin kurbanını öldürmek için birkaç sene kilisenin birinde keşişlik yapmıştır.[1] Selçuklular, Haşhaşiler’in Alamut Dağı’ndaki kalesini defalarca kuşatmış ancak alamamışlârdır. Haşhaşiler; Moğol istilasından nasiplerini almış, 1256 senesinde Alamut Kalesi’ni, 1260 senesinde Masyaf Kalesi’ni kaybetmiştir ancak Haşhaşiler yine de durdurulamamıştır. 1277 senesinde bir çok komutana suikast yapmışlar, yine aynı yıl Alamut Kalesi’ni kuşatmışlar ancak alamamışlardır. Ardından 1281, 1292 ve en son 1389 senesinde Alamut tekrar kuşatılmış ama alınamamıştır.