Biyografi Hasan bin Ali hayatı

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Adile tarafından 21 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Hasan bin Ali kimdir
    Hasan bin Ali 846 (H.232)da Medine'de doğdu.
    Babasının ikamete mecbur tutulduğu Samarraya 2 yaşındayken gelen Hasan el-Askeri orada büyüdü.
    Zamanının alimlerinden ilim tahsil etti.
    İsmi, Hasan olup, künyesi Ebû Muhammed’dir. imam-ı Ali Nakinin oğludur.
    Zeki, Hâlis ve Sirac lakaplarıyla bilinir.
    Samarra’da oturduğu El-Asker Mahallesinenisbetle El-Askeri diye meşhurdur.
    Fars, Hint ve Türk dillerini öğrendi.
    Cesur, cömert, kerim ve alim bir zat olan Hasan bin Ali el- askerinin 12 imamın 12.ve sonuncusu olan Muhammed Mehdi adında bir oğlu vardı.
    Abbasi Halifesi El-Mutemid zamanında,875 (H.261)te vefat eden Hasan bin Ali el- askeri, Bağdat yakınındaki Samarrada babasının yanına defnedildi.
    Hz Hasan âlemlere rahmet olarak yaratılan, Hazreti Muhammed [s.a.v]'in terbiyesiyle yetiştirilip, büyüdü.
    Bu çok az kimseye nasip olan, fakat çok büyük şeref ve saadetti.
    Mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü.
    Resulullah [s.a.v] tarafından pek çok hadis-i şerif ile iltifata mazhar oldu.
    Peygamberimiz [s.a.v] Hz Hasan’ı çok sever, ona şefkatle muamele ederdi.
    Hz Hasan ve kardeşi Hz Hüseyin, Resulullahın huzurunda güreşiyorlardı.
    Resulullah [s.a.v] Hz Hasan’ı teşvik buyurdu.
    Hz Fatıma-tüz-Zehra babasına: Yâ Resulallah! Hz Hasan büyüktür, hep onun tarafını tutuyorsunuz.
    Halbuki, küçüğe yardımcı olmak daha uygun değil midir? deyince, [Ya Fatıma! Cebrâil "a.s." Hüseyin’e yardım ediyor] buyurdular.
    Ebu Eyyûb-i Ensârî [r.a] anlatır: Birgün Resulullah [s.a.v] huzuruna girmiştim.
    Hasan ile Hüseyin önünde oynuyorlardı. [Ya Resulallah!] Sen bunları çok mu seviyorsun dedim. [Nasıl sevmem. Bunlar benim dünyada öpüp, kokladığım iki reyhanımdır!] buyurdu.
    Eshâb-ı kiramın büyüklerinden, en fazla hadis-i şerif nakleden Ebu Hureyre [r.a] anlatır:
    Hasan’ı gördüğümde hep gözlerim yaşlarla dolar. Zira bugünkü gibi hatırlıyorum. Allah'u Teâlâ’nın Resulü [s.a.v] Onu kucağına oturturdu.
    O da mübarek sakalları ile oynardı.
    Resulullah [s.a.v] 3 kerre şöyle buyurdular.
    [Ben bunu çok seviyorum. Sen de sev, Onu sevenleri de sev!]
    Yine Hz Hasan ile Hüseyin’i kast ederek buyurdular ki: [Allahım ben bu ikisini seviyorum. Sen de bunları sev. Onlardan nefret edenleri sen de sevme!]
    Peygamberimiz [s.a.v] Hz Hasan, Hüseyin, Fatıma ve Ali’yi [r.a] örtü içine alıp, Ahzab suresi 33. âyet-i kerimesini okuyup, [Ey Ehl-i Beytim! Allah'u Teâlâ sizlerden ricsi yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.]
    Sonra, [Allahım! Benim Ehl-i beytim bunlardır.] buyurdu.
    Hz Hasan, henüz akıl baliğ olmayan ve Resulullaha biat eden çocuklardandı.
    8 yaşında 11 (m. 632) senesinde, önce dedesi Hz Muhammed [s.a.v], sonra da annesi Hz Fatıma-tüz-Zehrâ vefat edince yetim kaldı.
    Bundan sonra babası Hz Ali’nin [r.a] terbiyesinde büyüdü.
    Hz Hasan beyaz ve güzel yüzlü olup, yüzü Resulullah [s.a.v]’ın yüzüne çok benzeyen 7 kişiden biridir. Resulullah [s.a.v] bundan daha çok benzeyen kimse yoktu.
    Bir gün Hz Ebu Bekir, ikindi namazını kıldıktan sonra yolda oynayan Hz Hasan’ın yanına gitti.
    Onu omuzlarına aldı. Hz Ali’ye dönerek; [Ali’ye değil de tıpkı Peygamber efendimiz [s.a.v]’e benziyor] buyurunca, Hz Ali tebessüm etti.
    Hz Hasan hilm [yumuşaklık] rıza, sabır ve kerem [cömertlik] sahibiydi Fitne çıkıp, halife Hz Osman’ın evi sarıldığında imdadına gitti. 2 defa herşeyini Allah rızası için dağıttı.
    Bir kişinin münacatında; [Yâ Rabbi! Bana 10 bin altın ihsan eyle] dediğini işitince, aceleyle evine gitti.
    Adamın münacatında istediğini gönderdi.
    Sadaka vermeden edemezdi.
    Hz Hüseyin ile her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya çalışırlardı.
    Kendilerine, [Bir günde, binlerce dirhem sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz?] dediklerinde [Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alış-verişte, aldanmak aklın ve malın noksan olmasıdır.] buyururlardı.
    Aldığı bir hediyeye değerinden fazla karşılık verirdi.
    Birgün Abdullah bin Zübeyr ile yola çıkmıştı.
    Bir hurmalıkta dinlendiler.
    Ağaçlar kurumuştu. Abdullah bin Zübeyr [Ağaçta hurma olsaydı, iyi olurdu] dedi.
    Hz Hasan sessizce duâ etti.
    Bir ağaç hemen yeşerip, hurma ile doldu.
    Orada bulunanlar bu sihirdir, dediler. Hz Hasan, Hayır, sihir değil. Resulullahın torununun kabul olan duâsı ile Cenâb-ı Hak yaratmıştır.] buyurdu.
    Hz Hasan babası Hz Ali’nin şehid edilmesiyle, 40 (m. 661) senesi Ramazan ayı sonunda halife oldu! Kendisine 40 bin kişi biat etti.
    Basra, Hicaz, Horasan, Irak, İran, Kufe, Medine, Mekke ve Yemen ahalisi de biat etti.
    Fakat, Mısır ve Şam ahalisi Hz Muaviye’ye biat etti.
    Hilafetin 7. ayında Bağdad yanında 2 tarafın ordusu harbe hazır iken, müslüman kanı dökülmemesi için, hilafeti Hz Muaviyeye bıraktı.
    Hz Hasan küçük iken O’na işaret ederek, [Bu oğlum Seyyiddir. Ümid ederim ki, Allah'u Teâlâ O’nun vasıtasıyla 2 tarafın peygamberimiz [s.a.v ] arasını bulur] buyurması, peygamberimiz [s.a.v ] bir mucizesiydi.
    HZ Hasan’ın hilafetten çekilmesiyle müslüman kanı dökülmedi.
    Hzi Muaviye ile anlaştıkdan sonra Medine-i Münevvere’ye geldi.
    Hazretz Muaviye kendisinden sonra Hz Hasan’ın halife olmasına karar verdi.
    Hz Hasan, çok evlenir, boşanırdı.
    Babası Hz Ali, Kufe’deyken Hz Hasan’a kız vermeyiniz.
    Zira boşar deyince Kufeliler kızlarının Resulullah [s.a.v]’ın torununun nikahıyla şereflenmeleri için;
    [Biz, O’na istediği kızı veririz. İster alıkoysun ister boşasın.] cevabını verdiler.
    Aldığı her kadın ise Hz Hasan’ı çok sevip, aşık olurdu.
    Fakat Ca’de binti Eş’as boşanmaktan çok korkup, kin tuttu.
    Hz Muaviye’nin oğlu Yezid, babasının Hz Hasan’ı halef göstermesi üzerine Cade’ye, Şam’dan zehir ile,
    [Seni ben alacağım, tepeden tırnağa kadar mal, süs eşyası içine koyacağım.] haberini gönderdi.
    Ca’de aldandı. Hz Hasan zehirlendi, ölüm hastalığındayken, Resulullah (a.s)'ın yanına defn edilmesi için Hz Âişe’den izin istedi. Hz Aişe izin verdiyse de fitne korkusundan Mervan bin Hakem izin vermedi.
    Hz Hüseyin O’nu Baki Kabristanı’na götürdü.
    Namazını Said bin Âs kıldırdı.
    Medine-i Münevvere’de Baki Kabristanlığına defn edildi.
    Hazreti Hasan 25 kerre yaya olarak Hacca gitti. 15 erkek ve 8 kız evladı vardı.
    Hz Hasan soyundan gelenlere Şerif denir. Kızına ve yeğenlerine şöyle naihat ederdi; İlme çalışınız. Ezber zorunuza gidiyorsa, yazınız ve evlerinize götürünüz.
    Hz Muhammed [s.av.] torunu Hz Hasan için buyurdu ki: İçinizden en hayırlısı Ali, gençlerin arasında en hayırlıları Hasan ile Hüseyin. Kadınların da en hayırlısı Fâtıma’dır.
    Hasan ile Hüseyin Cennet gençlerinin büyüğüdürler. Babaları onlardan efdaldir.“Kim güneşi kaybederse aya başvursun. Onu da kaybederse yıldıza başvursun.
    ” Eshâb-ı kiram bu hadîs-i şerîfin izahını isteyince Resûlullah (s.a.v) bunu şöyle açıkladı,
    “Güneş benim. Ay Ali’dir. Fâtıma da, yıldızdır. Kuzey kutbuna yakın olan o iki yıldız ise Hasan ile
    Hüseyin’dir.”