Haniflik, İslami literatürde, cahiliye döneminde Hz. İbrahim’in getirdiği din, Hanifler de bu dine bağlı insanlar demektir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Peygamberliğinden önceki dönemde Mekke’de yaşayan Kuss bin Saide, Varaka bin Nevfel, Abdullah bin Cahş ve Osman bin Huveyris gibi bazı insanlar o zamanki toplumda yaygın olan puta tapıcılıktan uzak duruşları ve tektanrı inancına bağlılıkları ile tanınırlardı. Hz. Hatice’nin akrabası olması bakımından Peygamberimiz (s.a.s.)’e yakınlığı olan ve onunla görüşüp konuşmaları bize kadar ulaşan Varaka bin Nevfel örneğinde olduğu gibi bu kişilerden bazıları Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerden de haberdardılar. İslami kaynaklar bunları Hanif terimiyle isimlendirmiştir. Çünkü bunlar Hz. İbrahim’den kendilerine intikal eden tektanrıcılık esaslarına inanmaya devam eden şahsiyetlerdi. Kur’an-ı Kerim de Hz. İbrahim’in Hanif olduğunu açıkça beyan etmişti: “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.” (Al-i İmran 3/67).