Kurucusu Ebu Hanife’ye nisbetle anılan Hanefilik günümüzde de en fazla bağlısı bulunan fıkıh mezhebidir. Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife 80/699 yılında Kufe’de dünyaya gelmiştir. Babası kumaş tüccarı olan Ebu Hanife bir taraftan baba mesleğini sürdürürken diğer yandan Kufe’de birçok alimden ders alarak yetişmiştir. 18 yıl fıkıh dersi gördüğü Hammad b. Ebi Süleyman onun en önemli hocasıdır. Hocası Hammad’ın vefatından sonra Kufe’de onun ders kürsüsüne oturmuştur. 30 yıl kadar süren ders halkasına katılan talebe sayısının 4000’i aştığı ve bunlardan en az 40 kadarının içtihad derecesine ulaştığı kabul edilmektedir. Emeviler ve Abbasiler devrini yaşayan Ebu Hanife bu çalkantılı dönemlerde birçok sıkıntılara maruz kalmış, kendisine teklif edilen devlet görevlerini kabul etmemiştir. Kufe’de derslerini sürdüren Ebu Hanife, halife Ebu Cafer el-Mansur tarafından aralarındaki anlaşmazlık sebebiyle hapse atılmıştır. Hapiste öldüğüne dair bilgiler nakledilmekle birlikte, sürgün hayatı yaşadığı Kufe’deki evinde h. 150/767 yılında vefat etmiştir. Birçok menakıb kitabında kendisinin sahabeden kimselerle görüştüğü ve tabiundan olduğu zikredilmektedir. Ebu Hanife künyesiyle ilgili olarak kaynaklarda daha çok, “Hanife”nin o zaman Irak’ta bir çeşit divit olduğu ve Ebu Hanife’nin yanında çoğu zaman divit taşıdığından dolayı bu künyeyle anıldığı zikredilir. Bunun yanında hanifenin boyun eğen ve dini Allah’a özgüleyen anlamında “hanif” kelimesinin müennesi olduğu veya Ebu Hanifenin Hanife isminde bir kızı olduğu rivayetleri de kaynaklarda geçmektedir. Ancak Ebu Hanife’nin kaynaklarda Hammad isimli oğlu haricinde kız veya erkek başka bir çocuğunun varlığından söz edilmez. Ebu Hanife Abdullah İbn Mes’ud’dan kendisine kadar gelen dönemdeki Irak rey ekolüne mensup alimlerin mirasını bir içtihat meclisi niteliğindeki ders halkalarında geliştirip sistematik hale getirerek daha sonra İslam aleminde bağlısı en fazla olacak fıkıh mezhebinin ilk temellerini atmıştır. Hanefi mezhebinde Ebu Hanife’nin ders halkalarında yetişen Ebu Yusuf, Muhammed ve Züfer gibi alimlerin son derece önemli yeri vardır. Zira bu ilk nesil mezhep alimleri kendisinden çok fazla kitabın naklolunmadığı Ebu Hanife’nin görüşlerini tedvin ederek, mezhebin görüşlerinin yazılmasında ve sistematik hale getirilmesinde büyük rol oynamışlardır. İlk nesil alimlerinin ve bunu takibeden bir iki asırlık zamandaki Tahavi, Kerhi, Cessas, Kuduri ve Debusi gibi alimlerin önemli katkılarıyla mezhep tam olarak oluşmuş ve İslam aleminin değişik yerlerinde görüşleri hızla yayılmıştır. Ebu Yusuf’un Abbasiler devrinde kadı’l-Kudat’lık makamında bulunması mezhebin resmi bir nitelik kazanmasına sebep olmuş, aynı şekilde İslam tarihindeki en uzun ömürlü devletlerden Osmanlı Devleti’nin de resmi mezhebinin Hanefi mezhebi olması mezhebin yayılmasına hizmet etmiştir. Hanefi mezhebi meselelerin çözümünde nasların yanında reye de yer vermesi, böylece naslar ile rey arasında makul bir denge kurmaya çalışması, istihsan metoduna sıklıkla başvurması gibi özellikleriyle diğer mezheplerden ayrılmaktadır. Hanefi mezhebinde diğer mezheplerden farklı olarak mezhep kitaplarında, farazi fıkıh meselelerine de yer verilerek teorik fıkhın ve fıkıh biliminin metodolojisi olan fıkıh usulünün gelişmesine büyük katkı sağlanmıştır. Ana hatlarıyla ifade etmek gerekirse günümüzde Türkiye, Balkanlar, Bosna-Hersek, Ukrayna, Kırım, Azerbaycan, Kafkasya, Kazan, Ofa, Ural, Sibirya ve Türkistan Türkleri, Çin, Mançurya ve Japonya Müslümanları, Afganistan, Horasan, Belucistan, Siyam (Tayland), Hint, Keşmir, Pakistan ekseriyetle Hanefi’dir. Yemen, Hicaz, Mısır. Filistin, Cezayir ve Tunus’ta Hanefi’lerin sayısı oldukça az, Etiyopya, Suriye ve Irak’ta ise nispeten daha fazladır. (Geniş bilgi için TDV. İslam Ansiklopedisi’nin “Hanefi Mezhebi” maddesine bakılabilir.) Kaynak: Diyanet