Biyografi Hamdun-i Kassar

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Adile tarafından 23 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Hamdun-i Kassar hadis, fıkıh vede tasavvuf alimlerin den . İsmi Ham dun bin Ahmet Kassar en-Nişaburi, künyesi Ebu Salih'tir. 884 (H.271)te Nişabur'da vefat etmiştir, Hire ismindeki kabristanda defnolmuştur. Ebu Türab Nahşebi, Ali Nasrabadi, Ebu Hafs Nişaburi gibi büyüklerin sohbetlerinde bulunmuştur. Ebü'l-Hasan Barusi'nin talebesi, Süfyan-ı Sivri’nin mezhebindedir. Nefsin arzularına uymaması, haram ve şüphelilerden sakınması çok fazlaydı.

    Bir geceleyin, ölmekte olan hasta bir arkadaşını ziyaret etmek üzere yanına gitti. Yanında bulunurken hasta vefat etti. Hamdun-ı Kassar hemen orada yanan mumu söndürdü ve; "Dostumuzun ölümüyle mum varislerin oldu. Onların ise, mumu kullanmamıza izin verip vermeyeceklerini bilemiyoruz." buyurdu.

    Öğrencileri sıdk ve ihlas kazanmaya çalışırlar, farzlara çok itina ederlerdi, İbadetleri, hayratı, sünnetleri, nafile ibadetleri çok yaparlardı. Riyaya, gösterişe yakalanmaktan çok korktukları için ibadetlerini gizlerler, görünmesinden korkarlardı. Herkese tatlı söyleyerek, güler yüzlü davranıp, iyilik ederlerdi. Dünyaya düşkün değillerdi. Hamdun-ı Kassar'ın talebeleri arasında, kendisine en çok bağlı olan ve kendisinden en çok istifade eden Muhammed bin Münazil'di.

    Hamdun-ı Kassar'ın mürtefi derecesi, güzel halleri ve devhikmetli sözleri yayılınca, bazı büyük zatlar kendisine başvurur; "Artık konuşunuz, halka nasihat ediniz" diye ısrar ettiler. Kendini buna layık görmeyip; "Bir kimse, sustuğu zaman din bozulur, konuştuğu zaman bozukluk kalmaz ise, böyle bir zatın konuşması doğru olur. Bizim gibilerin halka nasihat etmesi uygun olmayıp, kalplere tesir etmez. Kalplere tesir etmeyecek sözü söylemek, ilmi hafife almak ve dini küçümsemek olur." buyurdu.Kendisine sordular ki: "Eski büyüklerin sözleri, bizim sözlerimizden daha tesirliydi. Bunun hikmeti nedir?" cevabında buyurdu ki: "Onlar, Yüce Allah’ın rızası, İslamiyet’in izzeti, yükselmesi ve nefislerinden kurtulmaları için konuşurlardı. Biz ise nefsimiz için, dünyalık ele geçirmek ve insanlar tarafından kabul görmek için konuşuyoruz. Böyle olunca, elbette sözlerimiz kimseye tesir etmez."