Hamam kültürü nereden gelmiştir? Bir zamanların sosyalleşme, buluşma ve eğlence yeri olan hamam ve dünyanın hiçbir yerinde olmayan hamam kültürü, bütün ihtişamıyla boy gösteren yapılarıyla arınmanın mabedi olur. Bugün adına termal dediğimiz şifalı su kaynakları, Romalıların bin yıllar önce hamamlarına verdikleri “thermea” adından gelir. Hamam sözcüğü ise Arapça kökenli… Zaten eski çağlardan beri Anadolu’da var olan banyo geleneği, termal kültürü ve Arapça bir sözcük olan hamam terimleriyle harmanlanır. Sonunda adı hamam, kendisi yıkanılan yer olan Türk banyoları ortaya çıkar. Büyük kentlerde neredeyse unutulmaya yüz tutan hamam geleneği, Anadolu’da halen sürer. Çoğu kına gecesi hamamda yapılır, eskiler mümkün olduğu kadar hamamda yıkanır, halen kız görmeye hamama gidilir. Hatta hamama gitme alışkanlığı yeni nesle sirayet eder; halı saha maçlarından sonra hamama gidilir, kazanan takım, kaybedene baklava ısmarlar. Belki de böyle vesilelerle büyüklerin unutulduğuna inandıkları hamam kültürü, yıkanma yeri olmanın ötesinde, hep olageldiği gibi sosyal hayatın bir parçası, bir buluşma ve eğlence yeri olmaya devam edecektir, kim bilir? Hamam kültürü binlerce yıllık bir geleneğin devamı; geçmişte nehirlerde yıkanma alışkanlığına dayanır. Mısır’da Nil kıyısında, Hindistan’da Ganj sularında, Mezopotamya’da Dicle ve Fırat kollarında yıkanmakla başlayan bir banyo kültürü var. Zamanla medeniyetten nasibini alan her alışkanlık gibi, nehir banyoları da farklı aşamalardan geçer. Bilinen hamam kültürüne en yakın banyolar İç Anadolu’da Hitit, Batı Anadolu’da, yani Ege’de Yunan ve Roma uygarlıklarınca inşa edilir. İçi ısıtılan ve sıcak su kaynaklı ilk kapalı banyo Milattan Önce 5.yüzyıl Atina’sına tarihlenir. Pek çok alanda olduğu gibi Romalılar Yunan kültüründe başlayan bu geleneğin devamını getirir. Öyle ki, Roma İmparatorluğu’nun merkezi olan Roma’da hamamların sayısı 170’i bulacaktır. Osmanlı, hamam kültürünün tam anlamıyla hakkının verildiği dönem olur; bu dönemde hamamlar yıldızı en çok parlayan geleneklerden biri haline gelir. Türk hamamı ya da Türk banyosu adı verilen hamamlar çok itibarlıdır; neredeyse bütün kutlamalar hamamlarda yapılır. Hamam yıllar içinde oluşturduğu başka hiçbir şeye benzemeyen zengin kültürü sayesinde sosyalleşmenin ve eğlencenin tek adresi olduğu gibi, tası, kesesi, takunyası ve peştamalıyla alışkanlığı yüzyıllarca sürecek semboller yaratır. Osmanlı döneminin herkese açık ilk hamamı 16.yüzyılda yaptırılır. Yani hamam kültürünün altın çağında… Bu hamam yüzyıllarca ayakta kalacak olan Çemberlitaş Hamamı’dır ve II. Murat’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan’a ısmarlanacaktır. Hamam yıkanma tarihinde o kadar güçlü bir yer tutar ki, banyo kültürüne hükmettiği gibi, bugünün banyo anlayışını bile şekillendirir. Bu defa da objeler değil, malzemeler sembol haline gelecektir; örneğin mermer… Mermer her zaman ihtişamlı banyoların göstergesi olur; öyle ki en mütevazı banyoları bile varlığıyla zenginleştirir. İlginç olan odur ki, bunca ihtişama sebep olan mermer, esasen kendi başına çok sade bir malzemedir. Eskiden en görkemli hamamlara yakıştırılsa da mermer zamanla her banyoya girer; modası geçmediği için zamansız, her şekle girebildiğinden tasarımcılar için heyecan vericidir. Mermerin bir zamanlar bozulmadan hamamların binalarını taşıyacak kadar vefalı olması, yapı tarihinde önemli bir yer edinmesini sağlar. Zaten o yüzden mermer, devasa sütunların malzemesi olarak antik Yunan, Mısır ve Roma dönemlerinde tercih sebebi olmuştur. Halen banyolarda kullanım geleneği süren mermer, bir zamanların zenginlik göstergesi sayılan heybetli hamamlarından kalan bir miras. Ancak asıl miras bildiğimiz, hatta küçük yerlerde halen yaşadığımız hamam ve sefası; bir zamanların eğlence mekanı, dünyanın tozunu kirini sadece bedenlerden değil, ruhlardan da arındıran mabet.