HACER-ÜL ESVET On yıl geçti… Kâbe sellerden çökük Çürümüş temeli, dört yanı dökük Dediler: edelim yeniden bina… Kureyşliler ona çoktan âşina; İbrahim resulden kalma değeri; Ama herşey gibi değişmiş yeri. Tevhid makamında dizilerle put; Bilinmiyor, ismi bilinen mabut Bina tamamlandı, Karataş’ta iş; Hemen her kabile kılıcı çekmiş Taşı ben koyarım yerine, diyor… Bir şeref kavgası kopmuş, gidiyor. Biri dedi: “Size en güzel çare: Kollayalım, geçip bir kenar yere; Kâbe’ye ilk gelen hakem tutulsun; Ne karar verirse yerini bulsun!” Sessiz, beklediler… İlk gelen O’ydu. Karataş’ı bir bez üstüne koydu. Dedi: “Uçlarından tutun hepiniz! Taşıyın ve ardım sıra geliniz!” Taşı elleriyle yerleştiren O… Şaşkın yığınları birleştiren O… Dikildi toprağa, böylece, evet; Şanlı Cennet taşı Hacer-ül esvet… (Necip Fazıl KISAKÜREK,.)