Fethi mubin hangi savastır? Müslümanların pek çoğu Hudeybiye Antlaşması'nı kabullenememişti. Özellikle Kabe'yi ziyaret etmeden geri dönülmesi ve yeni Müslüman olacak kişilerin Kureyş müşriklerine iade edilmesi hükümleri büyük bir hoşnutsuzluk oluşturmuştu. Ashabın gönlündeki hoşnutsuzluğu Hz. Ömer dile getirdi. Hz. Peygamber'e (s.a.v) "Biz hak yolda ve müşrikler yanlış yolda değil mi? Öyleyse hak niçin boyun eğmek zorunda kalsın?" diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v) "Ben Allah'ın Resulüyüm ve ona karşı gelemem" diye karşılık verdi. Artık kimsenin söyleyeceği bir şey kalmamıştı. Hz. Peygamber (s.a.v) ve ashabı, kurbanlarını keserek ihramdan çıktılar ve Medine'ye döndüler. Hudeybiye Antlaşması, Müslümanların aleyhine görünüyordu. Ancak dönüş yolunda gelen ayetler bu konudaki şüpheleri dağıttı. Kur'an-ı Kerim bu olayı, feth-i mübin ve nasr-ı aziz olarak tanımlıyordu. Nitekim kısa bir süre sonra yaşanan gelişmeler de bunu ortaya çıkardı. Umrenin engellenmesi geçici bir olaydı. Antlaşmanın en sert maddesi gibi görünen, mültecilerle ilgili madde ise kısa sürede Müslümanların lehine sonuçlar vermeye başladı. İslam'ı yeni kabul edenler Mekke'deki zulümden kaçıyor ancak Mekke'ye iade edilecekleri için Medine'ye gelemiyorlardı. Böylece bu yeni müslümanlar, Mekke'nin çevresinde birlikler oluşturmaya başladılar. Üstelik bu gruplar Hudeybiye Antlaşması'nın taraflarından da değillerdi. Antlaşmadaki on yıl süreyle savaşmama hükmünün onlar için bağlayıcılığı yoktu. Bu durum Mekkeliler için tehlikeli olmaya başladı. Bunun üzerine antlaşmadaki "yeni Müslüman olan Mekkeliler'in Medine'ye kabul edilmemesi" maddesinin iptal edilmesini bizzat kendileri istemek zorunda kaldılar. Daha önce müslümanları muhatap kabul etmeyen Kureyş müşrikleri, Hudeybiye Antlaşması'yla müslümanların kendilerine denk bir taraf olduğunu artık kabul ediyorlardı. Bu durum diğer Arap kabilelerinin Müslümanlara bakışını da etkileyecek bir öneme sahipti. Öte yandan bu antlaşma, Kureyş tehdidini ortadan kaldırdı, Müslümanları hareket rahatlığına kavuşturdu ve bundan böyle İslam, Arap yarımadasında yayılışını hızla sürdürdü.