FECR: Sabaha karşı, güneş doğmadan önce, ufkun gün doğusu tarafında görünen aydınlık, tan yerinin ağarması. Resûlullah efendimiz mîladın 571. senesi Nisan ayının 20. Pazartesi sabahı fecr ağarırken, Mekke şehrinde dünyayı teşrîf etti. (Mevlana Halid-i Bağdadî) Fecr-i Kazib (Aldatıcı fecr): Fecr-i sadıktan iki derece kadar önce doğuda görülen ve sonra kaybolan geçici beyazlık. İmsak vakti. Fecr-i Sadık (Gerçek fecr): Fecr-i kazibi takibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucun başlama vakti. Sabah namazı, dört mezhebde de fecr-i sadıkın şarktaki ufk-i mer'îden (görünen ufuktan) aydınlanmaya yüz tutması ile başlar. (Kedüsî) Orucun farzı üçtür: 1) Niyet etmek, 2) Niyeti ilk ve son vakitleri arasında yapmak, 3) Fecr-i sadıktan, güneşin batmasına kadar olan zaman içinde orucu bozan şeylerden sakınmak. (Kutbüddîn-i İznikî) Fecr Sûresi: Kur'an-ı kerîmin seksen dokuzuncu sûresi. Fecr sûresi, Mekke'de nazil oldu (indi). Otuz ayet-i kerîmedir. İlk ayet-i kerîmede geçen Fecr kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede eski kavimlere ait kıssalar ve insanoğlunun kötülüğe yönelmesi, bunun kötü sonuçları, dünya hayatından sonraki hayat ve oradaki durumlar kısaca bildirilmektedir. (İbn-i Abbas, Taberî) Allahü teala Fecr sûresinde mealen buyuruyor ki: Ey mutmainne (İslamiyet'e uymayan şeylerden uzaklaşmış) olan nefs! Razı olmuş ve razı olunmuş olarak Rabbine dön! (ayet: 28) Kim her gün Fecr sûresini okursa, o, kıyamet günü kendisi için bir nûr olur. (Hadîs-i şerîf-Kadı Beydavî Tefsîri)