Bu gidiş nereye kadar? Biz kimiz? Sahi biz kimiz? Ve ayeti kerimede buyrulduğu gibi Bu gidiş nereye? (“Fe eyne tezhebün”). Ne için geldik? Ne yapıyoruz? Ne yapmalıyı veyahut neyi yapmamalıyız? Gerçekten bu dünyaya geliş amacımızı biliyor muyuz? Yoksa tüm bu soruların cevabını cidden bilmiyor muyuz? Lütfen neyi bilip neyi bilmediğinize siz karar verin? İmam Gazali’nin bir sözü var, ”İlmin yarısı bilmiyorum demektir.” Bilmiyorum, bilmiyoruz kardeşlerim. Hepimizin mevzu bahis hak, adalet, hukuk, doğru, yanlış, yalan dolan, dürüstlük bunlar gibi değerler olduğunda söyleyecek çok sözü vardır. Amenna. En cahil birisinin dahi bu konularda diyecek sözleri vardır. Peki. Buraya kadar her şey tamam. Buradan sonrası işte hiç tamam değil! Neden değil? Değil çünkü lafla peynir gemisi yürümez kardeşim. Misal; istiyoruz ki hep dürüstlerle karşılaşalım, istiyoruz ki hep hak bizden yana olsun… Bu isteklerimizi çoğaltabiliriz kıymetli kardeşlerim. İstemek güzel bir şey… Kimden isteyeceğiz? Allah’tan… İsteyeceğiz…Pekala biz böyle hep dürüstlerle karşılaşmak için hep dürüst olabildik mi? Bir düşünün. Lütfen.Haklı olduğumuzu hep iddia ettik ama,hakikaten insanların hakkını gözettik mi? İşte demek istediğim şu,biz neyiz ki ne bekliyoruz? Yani biz ne kadar doğru yaşıyoruz ki doğrularla karşılaşalım? Biz ne kadar kul hakkına riayet ediyoruz ki birileri de vesile olsun da bir şekilde bizlerin hakkını savunsun? Tüm mesele kendimiz kardeşlerim. Kişi nasıl yaşarsa öyle muamele görür… Saatlerce şunları konuşuyoruz; Filancanın oğlu şunu yapmış, Mehmet bunu demiş, falanca hırsızlık yapmış, öyle etmiş şöyle yapmış vs. vs. vs… Güzel kardeşim, peki sen ne yaptın bugün? Sen iyi hoş dürüstlükten dem vurup, hak hukuk ayetini ezbere okuyorsun güzel güzel olmasına da… Ezberde kalmışsın! Uygulama yok! Sıfır… Falancanın oğlunu, kızını eleştirirken bir de kendimizi eleştirebilseydik ne vardı sanki? Kabul falancalar öyle yapmış da… Sen bugün Allah için ne yaptın? Hiç düşündün mü? Hep beraber düşünelim inşaALLAH, Allaha emanetsiniz.