Fahreddin-i Razi

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Adile tarafından 19 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Meşhur tefsir alimi. İsmi Muhammed bin Ömer'dir. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebü'l-Meali, lakabı Fahreddin'dir. Babasının vazifesi dolayısıyla "İbn-i Hatibi'r-Rey= Rey Hatibinin oğlu" diye de tanınmıştır. Soyu Kureyş Kabilesine ulaşmaktadır. 1149 (H.544) senesinde İran'da bulunan Rey şehrinde doğdu. "Razi" lakabını doğum yerine nisbetle almıştır. 1209 (H.606) senesinde Herat'ta vefat etti.

    Fahreddin'i Razi öncelikle, büyük bir alim olan babası Ziyaüddin Ömer'den ders aldı. Babası Muhy-is-sünne Muhammed Begavi'nin talebelerinden idi. Gayet fasih, beliğ ve de tesirli hutbe okuyordu. Fahreddin-i Razi, fen ilimlerini Mecd-i Cili'den, fıkıh ilmini Kemal Simnani'den öğrendi. İmam-ıHarameyn'in Şamil adlı kitabını ezberledi. Bunlardan başka, asrının büyük alimleriyle görüştü ve onlardan ilim almıştır.

    Tahsilini bitirip, ilimde yüksek derecelere ulaştıktan sonra, bazı yolculuklar yapmış. Harezm'e gidip orada bozuk bir itikada sahib olan Mûtezileye mensup kimselerle münazaralarda bulundu. Bu münazaralar neticesinde Harezm'den ayrılma lüzumunu gördü. Buradan Maveraünnehr'e gitti.

    Fahreddin-i Razi, fakir ve de yoksul bir kimseydi. Sonra her şeyin sahibi ve de maliki olan Yüce Allah kendisine ihsanlarda bulundu. Maveraünnehr'den memleketi Rey şehrine dönmüştü. Burada mütehassıs ve zengin bir doktor vardı. 2 kızını Fahreddin-i Razi'nin iki oğlu ile evlendirdi. Bir müddet sonra doktor vefat etti. Külliyetli mikdardaki serveti Fahreddin-i Razi'nin ailesine geçti.

    Fahreddin-i Razi bu servetin büyük bir kısmını, Sultan Şihabüddin'e ödünç verdi. Daha sonra, ödünç verdiği malını teslim almak için Gazne'ye gittiğinde, Sultan Şihabüddin kendisine çok ikram ve iltifatta bulundu. Buradan Horasan'a giden Fahreddin-i Razi ilimdeki yüksekliği sebebiyle, Sultan-ı Kebir Alaüddin Harzemşah Muhammed'in sevgi ve saygısını kazandı. Sultan sık sık ziyaretine giderdi. Bir müddet Herat'ta da bozuk bir inanca sahib olan kerramiyye ve mensuplarının itikadlarının yanlış olduğunu delilleriyle isbat etti. Bu hususta müslümanları aydınlattı.

    Fahreddin-i Razi, yalnız Arabi ilimlerde değil, zamanının bütün ilimlerinde mütehassıstı. Bu sebeple, gittiği yerlerde sultanların iltifat ve teveccühlerini kazandı. Sultan Gıyasüddin onun için, Herat'ta bir medrese yaptırdı. Kerramiyye itikadında olan halk, sultanın ona olan iltifatlarını çekemeyip fitneye sebeb olduklarından buradan da ayrılmak zorunda kaldı. Fahrüddin-i Razi gittiği her yerde ilim ile meşgûl oldu. İlim ve irfana susayanlar, alimler, o nereye giderse peşinden geldiler.

    Ne zaman bir yere gitmek için atına binse, alim ve talebelerden 300 kadarı da beraberinde giderdi. Talebeleri kendisine çok hürmet ederlerdi. Onun yanında tam bir edeb ve terbiye dairesinde bulunurlardı. Bütün talebelerinin kalbinde heybeti yerleşmişti. Hizmetinde kusûr etmemek için çok gayret gösterirlerdi.

    Fahreddin-i Razi kitap mütalaa etmeyi çok severdi. Hatta, yemek yerken kitap okumadan geçirdiği zamanlara pekçok acıdığını her zaman söylerdi.

    Fahreddin-i Razi'nin vaz ve nasihattaki şöhreti, ilmi şöhretinin çok üstündeydi. Pek tesirli vaz ederdi. Vazlarında coşardı.

    Yüce Allah'ın emir ve deyasaklarını insanlara anlatırken, çok defa gözlerinden yaşlar akardı. Bir gün vaz ediyordu. Sultan Şihabüddin Gaznevi de orada bulunuyordu. Allahü tealanın aşkı ile kendinden geçerek şöyle dedi: "Ey dünyanın sultanı! Ne senin saltanatın kalır, ne de Razi'nin bu hali." deyip, mealen: "Hepimizin dönüşü Yüce Allah'a dır." (Gafir sûresi: 43) ayet-i kerimesini okudu. Sultan ve camide bulunan herkes ağladılar.

    Fahreddin-i Razi'nin kitaplarını okuyanlar, hep onunla meşgul oldular. Onun ilminin yüksekliğine hayran kaldılar. Hirat'ta kendisine Şeyh-ül-islam denirdi.