Evladmızı ileriki hayata hazırlarken ne uygulamalıyız

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 6 Temmuz 2012 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Evladmızı ileriki hayata hazırlarken ne uygulamalıyız

    Hz. Ali’ye de nisbet edilen bir söz vardır: “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, gelecek zamana göre terbiye edip yetiştiriniz çünkü onlar sizin zamanınızdan başka zaman için yaratılmışlardır. Buna göre ebeveynler kendilerine Allah’ın birer emaneti olan yavrularını geleceğe hazırlama noktasında gerekeni yapmalı, küçüklüklerinden itibaren çocuklarını yüksek hayallerle yetiştirmeli, onları ilim ve irfanla donatmalı, yaşadığı çağa göre iyi bir eğitim almalarını temin etmeli ve hepsinden önemlisi onlara dava düşüncesi ve insanlığa hizmet şuuru vermelidirler yoksa çocuk bütün öğrendiklerini ya ispat-ı nefs için kullanacak ya da makam ve mansıbın kulu kölesi hâline gelecektir. Bu açıdan çocuğun önüne bir gaye-i hayal koyma önemlidir.
    Bu hedefe ulaşmak için de çocuk küçük yaştan itibaren disipline alıştırılmalı, planlı bir hayat ve zamanını tanzim yolu gösterilmelidir. Yani anne babalar çocuk okula başladığı andan itibaren onun dersleriyle yakından ilgilenmeli, ona rehberlik yapmalı ancak onun yapması gerekenleri kendileri yapma yanlışlığına da düşmemelidirler. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem):“İlim talebi her Müslümana farzdır.”199 buyurarak, ilmin ehemmiyetine dikkatleri çekmiştir. Bu açıdan çocukta hakîkat aşkının, araştırma iştiyakının ve ilim sevdasının uyarılması, ona kitap okuma alışkanlığının kazandırılması gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır. O da çocuklara verilecek eğitimde onların karakterlerinin, meyillerinin, istidat ve kabiliyetlerinin hesaba katılmasıdır."Bu dünya hayatında onların maişetlerini aralarında taksim eden, bir kısmını diğer kısmına çalıştırması için kimini kimine üstün kılan Biziz.”200 âyet-i kerîmesinde ifade edildiği üzere, her insanın kendine göre bir potansiyeli vardır. Toplumsal hayatın devam etmesi için insanlar eşit yaratılmamış, kimisi kimisinden üstün tutulmuştur. Bu açıdan her çocuğun zekâsının, kabiliyetlerinin farklı olduğu unutulmamalı ve eğitiminde buna göre bir yol takip edilmelidir.
    Bu hususa işaret eden diğer âyetler ise şu şekildedir: "Her insan kendi seciye ve karakterine göre davranır.”"Rabbimiz her şeyi yaratan sonra da onu yaratılış gayesine uygun yola koyan Yüce Yaradandır.”;"O’dur ki annelerinizin rahimlerinde size dilediği şekli verir.”Herkesin fıtrat ve tabiatına uygun işlerde istihdam edilmesi gerektiğine işaret eden bir hadis-i şerif ise şöyledir: “Herkes ne için yaratılmışsa, kendisine o yönde bir kolaylık vardır.”Bu âyet-i kerîmelerden çıkaracağımız önemli bir ders de şudur: Mademki her insanın kendine göre bir fıtratı vardır, o hâlde hiçbir çocuk başkalarıyla kıyaslanmamalıdır. Belki herhangi bir alanda o, arkadaşlarından geri olabilir. Ancak dikkat edildiğinde onun da kendine göre üstün olduğu alanların olduğu görülecektir.
    Ulema da meslekî yönlendirmede, çocuğun fıtraten meyilli ve müstaid olduğu alanın dikkate alınması gerektiğini söylemişlerdir.Mesela İbn Kayyim, anlayış, idrak ve hafıza yönüyle çocuğunun üstün olduğunu gören babanın, bu vasıflar ilim için çocukta fıtrî bir kabiliyetin bulunduğuna delil olduğu için onu ilme teşvik etmesi gerektiğini söylemiştir. Aynı şekilde çocuğunun herhangi bir mesleğe karşı hevesli ve kabiliyetli olduğunu gören babanın, bu meslek insanlara faydalı bir meslek olduğu takdirde, onu o sahada yetiştirmesinin gerekli olduğunu ifade etmiştir.206 Bazen anne babaların çocuklarının iyi bir okulda veya kendi istedikleri bölümde okuması konusunda aşırı hırslı oldukları görülüyor. Ancak ebeveynler çocuklarının genel durumunu nazar-ı itibara almadan kendilerince böyle bir arzu peşinde koştukları için farklı sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Evet, her çocuk için ahseni istemek, en güzeli talep etmek bir ideal olsa da realitelere terstir. Eğer çocuğumuzun başarılı olmasını istiyorsak, onun sahip olduğu kendi potansiyelini iyi değerlendirmesini temin etmeliyiz. Bu açıdan aşırı beklenti ve hırslarımızla çocuklarımızı bunaltmak yerine, onlara güvendiğimizi göstermeli ve önlerini açmanın yollarını aramalıyız.
    Çocukların geleceğe hazırlanmaları için onlara sağlam bir kişilik kazandırmak gerekir. Bunun için de hakaretlerle, bağırıp çağırarak, devamlı engelleyip kısıtlayarak, korkutarak, aşırı baskı uygulayarak veya daha başka menfi tutumlarla çocuğun şahsiyeti hırpalanmamalıdır. Ona karşı müsbet hareket etme bir esas olmalıdır. Yani o her zaman ciddiye alınmalı, onun da kendine mahsus duyguları olduğu unutulmamalı, konuştuğunda dinlenmeli, ona da söz hakkı verilmeli, kendini ifade etmesine fırsat tanınmalı, tenkit edilmemeli, onunla ilgili meseleler kendisiyle istişare edilmeli, soru sorduğunda cevap verilmeli, vaadde bulunulduğunda yerine getirilmeli ve bir büyük gibi ona saygı gösterilmelidir. Eğer çocuğun hür düşünceli yetişmesini ve müteşebbis bir ruha sahip olmasını istiyorsak bu hususlara dikkat etmek ve onun ruh ve duygu dünyasını yıpratmamak zorundayız.
    Çocuklara gereğinden fazla müdahale edilmesi de yanlıştır. Çocuk mümkün mertebe kendi tabiatı ve iç yönelişleriyle baş başa bırakılmalıdır. Yerine göre onun yaramazlıklarına tahammül edilmelidir zira bir hadis-i şerifte çocuğun yaramazlığının, büyüdüğünde aklının çok olacağına bir alamet olduğu ifade edilmiştir.Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çocukların üzerini ıslatmalarına bile ses çıkarmamış, hatta bırakalım ses çıkarmayı o esnada çocuğa müdahale etmek isteyenleri engelleyerek, kucağındaki çocuğun işini bitirmesini istemiştir.Evet, çocuk kendi mecrasında akmalıdır. Yönlendirmek ve düzeltmek gerektiğinde de bu, tatlı ve yumuşak söz ve muamelelerle yapılmalıdır. Bazen de fıtraten inat olan çocukların bu inatlarının kırılması için anne babaların onlarla zıtlaştığını ve istediklerini yaptırma hususunda onlara baskı uyguladıklarını görüyoruz. Özellikle küçük yaştaki çocuklar için böyle bir tutum doğru değildir çünkü zorla onlara bir şey yaptırma onların şahsiyetlerini ezecektir. Bütün bu ifadelerimizden çocukların şımarık ve küstah yetiştirilmeleri gerektiği anlaşılmamalıdır. Yukarıda bu hususları ele aldığımız için tekrar bu konuya girmiyoruz.
    Son olarak çocuğun ruhuyla, bedeniyle, aklıyla, kalbiyle, duygularıyla, nefsiyle beraber bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirtelim. Yani ona verilecek terbiyede çocuğun hiçbir yönü ihmal edilmemelidir. Aklı kadar onun kalbi de beslenmeli, nefsî istekleri kadar ruhunun gıdası da temin edilmelidir.
     
    Son düzenleme: 23 Şubat 2014