EMR: 1. Buyruk; emredenin, emrolunandan bir işin yapılmasını istemesi veya bu sûretle yapılması istenen şey. Kur'an-ı kerîmde mealen buyruldu ki: O halde bana uyunuz. Emrime itaat ediniz. (Taha sûresi: 90) İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü tealanın emrini ve yasağını gözetince, emr ve yasakların sahibini unutmaktan kurtulur, devamlı zikretmiş, Allahü tealayı hatırlamış olur. (İmam-ı Rabbanî) Emre uymak, edebi gözetmekten önce gelir. (Abdullah-ı Dehlevî) 2. İş. Kur'an-ı kerîmde mealen buyruldu ki: Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben emrimi Allahü tealaya ısmarlıyorum. Çünkü Allah kullarını çok iyi görendir. (Mü'min sûresi: 44) Bütün emrler Allah'a döndürülür. (Bekara sûresi: 210) Emr-i Ma'rûf: Dinde emredilen şeyleri öğretmek, yaptırmak. Allahü teala Kur'an-ı kerîmde mealen buyuruyor ki: Ey mü'min kullarım! Emrettiğim işleri, ibadetleri yapar ve emr-i ma'rûf ve nehy-i münker eder iseniz, (günahlardan, kötülüklerden alıkorsanız) başkalarının yoldan çıkması size zarar vermez. (Maide sûresi: 108) Birbirinize müslümanlığı öğretiniz. Emr-i ma'rûfu bırakır iseniz, Allahü teala en kötünüzü başınıza musallat eder ve dualarınızı kabûl etmez. (Hadîs-i şerîf-Mişkat) Kıyamet günü birini getirirler. Onu Cehennem'e atın emri gelir. Bağırsakları dışarı çıkar. Merkebin dolap etrafında dönmesi gibi, bunun etrafında döner durur. Cehennem'de olanlar, kendisine, sen emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yapmadın mı, şimdi bu hal nedir? Seni bu hale düşüren nedir? derler. Evet başkalarına iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım. Kötülüklerden men ederdim, kendim ise yapardım cevabını verir. (Hadîs-i şerîf-Buharî, Müslim) Bütün ibadetlere verilen sevab, Allah yolunda gazaya verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazanın sevabı da, emr-i ma'rûf ve nehy-i anil-münker sevabı yanında denize nazaran bir damla su gibidir. (Hadîs-i şerîf-Kimyay-ı Seadet) Emr-i ma'rûf iki sûretle yapılır. Birincisi, söz, yazı ve her nevî yayın vasıtası iledir. Bunu yaparken bilgi az ise ve şahsa, adetlere, kanunlara dikkat ve riayet edilmezse, fitneye sebeb olabilir. İkinci yol, hal ile İslam'ın güzel ahlakına uyarak, nümûne olmaktır. Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimseyi incitmemek, kimsenin malına, ırzına göz dikmemek, en tesirli, en faydalı emr-i ma'rûf yapmak olur. (İmam-ı Birgivî) Emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yapanın niyetinin halis olması ve işi anlayıp, Allahü tealanın buradaki emrini iyi bilmesi ve sabırlı olup münakaşa ve kavga etmemesi, yumuşak şekilde tatlı dil ve yazı ile yapması lazımdır. (İmam-ı Birgivî) Emr-i Teklîfî: Allahü tealanın insanlara yapmaları veya sakınmaları için verdiği emirler. Buna Emr-i teşrîî de denir. Emr-i teklîfîlerin yapılması, insanın iradesine, dilemesine bağlıdır. Allahü teala insanı iradesinde, dilemesinde serbest bırakmıştır. Fakat, insanın dilediği şeyi yaratan, yine Allahü tealadır. İnsan diledikten sonra, O da dilerse, yaratır. Dilerse yaratmaz. Her şeyi yaratan, maddelere çeşitli tesirler, özellikler veren, yalnız O'dur. O'ndan başka yaratıcı yoktur. O'ndan başkasına yaratıcı, yarattı demek, O'na karşı saygısızlık olur. Başkasını O'na şerîk, ortak yapmak olur. Başkasını kendisine ortak yapanı, kıyamette hiç affetmeyeceğini, ona sonsuz ve çok acı azablar yapacağını bildirmiştir. İnsan, O'nun emrini yapmak, iyilik yapmak dileyince, O da merhamet ederek diliyor ve yaratıyor. Kendisine inanmıyanlar, karşı gelenler bir kötülük yapmak isteyince O da diliyor ve yaratıyor. Kendisine inananlar, yalvaranlar, bir kötülük yapmak isteyince, O merhamet ederek dilemiyor ve yaratmıyor. Böylece düşmanlarının her istedikleri hasıl olduğundan, onlar daha da azıp kuduruyorlar. (M. Sıddîk bin Saîd) Allahü tealanın emr-i teklîfîleri, ehemmiyetlerine göre, derecelere ayrılmıştır: 1) Bütün insanlara, îman etmelerini, müslüman olmalarını emretmiştir. 2) Îman etmiş olanlara, haram işlememelerini, kötülük yapmamalarını emretmiştir. 3) Îman etmiş olanlara farzları yapmalarını emretmiştir. 4) Haramlardan sakınan ve farzları yapan müslümanlara, mekrûhlardan sakınmağı, sünnetleri, nafile ibadetleri yapmağı emr etmiştir. (Bursalı İsmail Hakkı) Emr-i Tekvînî: Allahü tealanın yaratmayı dilediği şeylere "kün" yani "ol" demesi. Emr-i tekvînî ile, Allahü tealanın dilediği şey hemen var olur. Hiç bir kimse, bu şeyin var olmasına mani (engel) olamaz. Allahü teala her şeyin yaratılması için, belli şeyleri sebeb yapmıştır. Belli maddeleri, belli maddelerin yaratılmalarına sebeb yaptığı gibi, insanın maddî ve manevî gücü, çeşitli enerjiler de, bir çok şeylerin yaratılmalarına sebeptirler. Bir kuluna bir şey ihsan etmek, iyilik vermek ister ve o kimseyi o şeyin sebebine kavuşturur. Sebeb te'sir ettiği zaman, O da, dilerse, "Ol!" derse, o şey var olur. O dilemezse, hiç bir şey var olmaz. Hikmetini, yaratmasını sebeplerle örtmüş, gizlemiştir. Çok kimse yalnız sebepleri görmekte, sebepler arkasındaki hikmeti, O'nun yaratmasını anlayamamaktadır. Bu anlayışsızlığı da onun felaketine sebeb olmaktadır. (Seyyid Şerîf Cürcanî)